PAZAR SOHBETLERİ 20 ŞİİR'İ DEPREM DESTAN'I ACI
Ölümüne sallandı , sallandı ülkem
En kılcal damarlarına dek , kes artık Sana zalimsin demiyorum bıkıp usandım Uyan artık Sende şaştın bu işe şu gidişe eey felek Bir pir’i fani gafili şaşkın feleksizlerde Değirmen taşlarında ezim ezim Ezgin’i bezirğan zengini Ellerimde elendiğin insan kuyusunda Sularına serpilmiş ununda Bembeyaz Mayamda Duyularımda sâğırı sağımda İki elem’i elim Avuçlarım hep en solumda , yolunda On parmağımda kile kesti buz Kapanırmı hiç kapanmazlar yüz üstü sineye Değdi Değdi ama neydi bilemedim Sarhoşum ayılmazın bit pazarında dilemedim İnsanın zarar’ı ziyanında insan silemedin Sen öyle san Alın çatımda aysız gecelerin serkeşi Dönüyor başım durmuyor dünya , eteklerinde Ziller çalıyor gümbürtüsünde ritm’i kalbim Sarhoşuyum gecenin terk’i can zamanların Bir vakt’i kıyamet evvelimiydi , neydi Ezber’i sırtlarda kömür gözlü pek yaman Yalandan Bir âfet’i handân dõrt bir yandan , yamandan Yamalı yaramda tüter ömrü bitmeden gitmez Işığı şamdan on koldan dâğlı Bağlı gõvdeme dağlarca sızar çürütür Kapandı kollar bağlı yollara sislerinde Hançermiydi sivri ucunda zehr’i fiğanın Dillerinde lâl benliğim , konuşmaz Kezzâb’ı azap akar uzar yakar kavurur Yazamaz Bu elemi Bu kederi Bu kasvet’i hâlveti Yazsam bedenime toprak hâldaş Kaçsam kaçamam kader’i mutlak Sonunda sonsa toprağ’ı vuslat , kıyamam Gelir öperim kaşlarından taşlarını Öbek öbek toplar basarım bağrıma Güneş üfler ışığında deli rüzgarları Yayılır sineme düz ovalarım Bahçelerimde güller Ellerim Çocuklarım Bülbülleri arzın şenligi Bırak kesme budama Yolumda yoldâşım taşım toprağım Sen iste ben yine gelirim seninim Bırak yavaştan gel bu benim daha ilkim Korktum Dokuz doğurdum Onumda seni buldum çattın kaşlarını Binlerde beni yerlere savurdun Ayılmaz aysız ürperi hecemde Vurdun bizi geceden Çaldın bizi geceden Sarhoşum Yavaş Yeter Selim selim Yolmadan gel Kıraçlarımı bağlama beline Dolama bizi dâğlama diline Kalbur üstü eleklerimde nem kaldı say , hiç Bana ettiğin neki , gülleri diken sandım vay Vay anam vay Vaylarıda yeni tanıdım arşın arşın kazıdım Kahırların yokuşunda vurulup iki kaşından Dizlerinde ağıtların tıngır mıngır beşiğinde Ağlarım uykularda bir kõpek gibi , korkağım Kurt kadar cesur Burdayım Sarhoşum Ayılmadan daha salla Salla Dahada salla Yetmez bu bana az , âlla dikenlerin bilendi Sal beni en derinlerinde yerlere yüz üstü , sapla Aç üstümü yırt sinemi kapla Dâğla ciğerimi bıçak sırtında kõr kurşunların Çal karasını kirpiklerime tel tel saçlarında Gecenin uykusunda suç üstü beni , avla Bağla âvazlarına düğüm düğüm boğazımı Çınla dur artık kulaklarımda bağ bozumu patla Kopan uğultularda çökmüşüm yerlere diz üstü Âğıtı ayazlarında kavruk ah’u zârlarımda çatla Dağılmış hafzalarımda şuuru bozuklarım katla Sakla kelleni ışıklı günlere silik yüzümde ,atla Õteye beriye savruk nâzarlarımda özüm yara Kanayan azarlarımda kızıllığına nemli gözlerim Azar azar ölürüm , kimse bilmez , duymaz hiç Duyanda yanmış yalanlarında talanların Alanların sürülü tenine , aheng’i renginde Bürümüş beyazları, neydi niyet denğine, olmadı Neydi âkıbet rağbetin kuyruklarında asılı yası Neydi bâhtın rengi, boyandınmı gül ruhsarına Bahtiyarmı ruhun şimdi Dikenlerine saplı susuz bağr’ı kerbelasında Açıldımı bağında kızıl goncaları bedbâhtların Ya ahkâm’ı sert âhların Nâr’ı fiğanların gölgesinde Eyvâhların kõzlü heybeleri, cânı cânan dolu Kırılmış kanadım kolum off ! Yeter ofu bırak Of bize yasak bir vuslat’ı pasak Kirinde akar günahkâr çehresi Alma kimsenin ahını Çıkmaz pâkına günahların hiç bir zerresi Yeşil Kırmızı fark etmez bir olamadıktan sonra Belki bir elma ,,, yarım ,,, öyle tek başına Olmaz Yârımı elma , yarım elma gõnül alma Haydi sende durma geri Al nurunu sür yüzüne gözüne parla En büyük ayet insan Düşmüş düşlerden , ayağı kırık kör topal belki Yummuş gözlerini Yatar bir kara kâbusun koynunda Eğil bir yol tut ellerinden Tut yüreğinden silkmeden Kaldır ayağa sürünen yerlerden sil yüzünü Göz bebeklerinde güneş doğsun ışıl ışıl Öp alnından kutlu ışığında şakısın evren Al insanda insanlığı Sürsün arz’ı devranında nâmını Şanı göklerde yüce Halef’i yaradan nefesi nurdan Yurdundan uzakta Tuzakların işveli nişangahında incili kaftan Hırsızı çok , zulmünde zâlimi şeytan Şõhretli ellerinde hep kan en kızılında Akar Tek damlası ateş deryası yangın yeri Yakar Çakar Bir cehennemden Kabilin nursuz , huzur’u âsi baltasından Sızan hissi düşman bir iblis’i şeytan Çevir yüzünü, özüne özümse dirhem dirhem İğne ucuyla kaz kuyuları fışkırsın ab’ı hayatlar Islansın toprak ana ayaklarına kadar Islansın yazgılar rezil bâhtına düçar Dağılsın kara kara bulutlar Islansın sırılsıklam beşer’i baharlarda Destan destan yazsam her damlasında Kâlem kâlem kurşuni havasında Delinsin gökler Yağmur yağmur insin üzerime İçsem bir kevser’i şerbet gibi kana kana Doysam insanlığa yana yana , yanyana Bir RAHMET’i EKBER’de yağsın bereketi , sabret Kabarsın toprak sabret Kucaklasın güneşi filizlerim Gözlerinden taşsın ümitli çiçeklerim Polen polen ayaklarında arılarım Dilimde zılğıtı sevinçlerin bal tadında Tutup kanatlarında kanayan kalbimden Fırlatsa beni deli rüzgarlarda , dağlara Süzülsem ovalara ulaşsam denizlere Takılsam kıyılarıma vuran ağlara Çekse beni umman’ı mavilerin kalbine Al götür benide Âsi dallarımda salınan umudun rengine Kaybolsam Eteklerimde Papatyalarım Gelinciklerim Kirizantemlerim Eritecek ılık nefesinde karın matem’i beyazını Coşacak dicle fırat düğün edecek şattül arab Basranın dudaklarında bir sıcak busesinde Fokur fokur kaynayacak donmuş sularım İnecek buz kesiği sızılarıma dermanlar Kızılırmak Yeşilırmak Koşacak aras Coşacak gediz çağla çağla düşecek ardıma Çevirecek zemherilerden boynunu yolların Seyhan Ceyhan Yeşerecek kardeşcesine ovalarım pırıl pırıl Patlayacak arpa buğday danelerim Oğul oğul arı kuşlarım kanat vuracak Altın saçlarında boy boy başakların Kabile kabile gögerecek erişecek maviliklere Gök kuşağı iklimlerinde gülistan bahçelerinde Kuşatacak âlem’i semâyı Sarmaş dolaş elele kandil’i yıldızlarda beraber Yakıp çıra’i gönüllerini mehtaplı gecelerde Tutuşsun yaralı yürekler Ateş böcekleriyle yansın beraber alevli izlerinde Dizlerinde uslansın insanlık,bulansın hamuruna Kazısın beni babam islerimde sislerimin Çamur’u balçıklarımda terli avuçlarında ,çatlak Her eşelenen toprak bir yanımda kurumuş Sızan kokularında bir adem’i âhenk nârında Kurulmuş taht’ı dünyasında En âlında En sarısında En karasında Almaz aklı bir nefesi , mucizeyi âlemin şen sesi Kovar nefs’i saraylarında bir ben’i külfeti Bir baldırı çıplağa ülfetim Yatarım boylu boyunca kaldır tayfunlara Üfür beni , savrulsun bir kara bende leş’i üleşi Kurtlu yüreği bende kalsın Nasibi HÂK , diyelim eyvallah Çekelim bir ELHAMDULİLLAH Hâkikât ki bedenlerim , edenlerim Gidemlerin ayaklarına takılı gelemlerim Bütünü elemlerim aynalı çarşısında Kırılan çerçevelerde keskin canların Canımda can kesiği kurur kan damarlarım Çekilir köklerimden Köklerinde gövdemden Sarkık dallarımda hayatların ,nalları atların Dört nala dolu dizgin şaha kalkmış Şahmış Sultanmış Vezirmiş tek parmağında on marifet Bir rezil’i şahbaza mükellefmiş Örtün üzerine toprağın tozunu yutmuş En matında En bayatında yüreksiz fetbazında yıkımların Hoyrat kıyımların ezğisinde uzar gider Gitmez ötelere tek adım bile Bile bile , bana göre hiç bile Hece hece çalınmış lâl dile Gölge oyunlarında sökülmüş perdelerden Yarı gecenin sıyrılmış libâsları göz göre göre Kaldırım taşlarına vurmuş başını Yarılan kaşında Almış yaşını sakallarında ağarmış tozlu dumanı Donmuş kaskatı oynamaz hücre’i zerrem dahi Daha kaç katı ister Kanı akmaz kesik damarlarımda istemez Kangren sızılarda aklı firar yatağında yatalak Bilgisi kıt hasta Cansız ödevlerimde tüm dizelerim yasta Yüreğim enkaz’ı viran harabe’i taşlarda Taşla istersen varsa en günahsız ellerinle Delik deşiğim, yetmez dersen birde haşla Burdayım yanı başında gözlerdeki kumlu yaşla Ölümüne sallandı sallandı MARAŞ Yakílmış ağıtı çoktan Maraş maraşta derler uy amman amman Bu nasıl da maraş ,,,,, Nasılsın eey maraş Ben kötüyüm ya sen Heey hey duydunmu Açılmaz mahmurluğunda gözlerin Özlerimde Canım verenim canımda yatar kardaşım İlk gögsünü sen siper ettin bu zelzele’i tufana Senki cevval’i kahraman sıçradın uykulardan Kahramanlığın da pek yaman Aman aman hey Ölümüne sallandı , sallandı ülkem Yanan kanatlarında Göçtü memleketim Tüylerimde silkelendi gövdem , õbek õbek Kattı tozu dumana yolundu derili çiçeklerim Kuruyan dallarıma asılı kollarında Kesildi bileklerim yerlere serili Titrek kuru yapraklar gibi Sallandı URFA Titrer dururum Makam’ı sabada tüten bir sabah ezanında Çalınmış kapılarında Baykuş sesli tenha seherlerden çok uzakta Değmiş kulaklarıma Bölük pörçük parçalarında küplerime saklı Kırk harami ayaklarına vurulu kaçkın uykularım Geçtim Gümbürtülü sazlıklarda bülbülü şeydalardan Döküldüm kan kızılı yollarına ANTEB,in Karla karışık yağmurların arasında osmaniye Yeşillere sarılı yüreğim nurlu dağında Bir gazinin nazlı evladı gibi dizlerinde KİLİS gözlerimde zeytin karasında Halebe açılan bir kapı ravanda kalesinde Vuruldu boynum Yarıldı ciğerim baştan başa Kimsesiz bir sabahın atmaz sisli şafağında Urfanın etrafı dumanlı dağlarmış , anladım Dağlarmış közünde sineleri Dur durak bilmeden Yavru bir ceylanın süzüp yüreginden korkuları Geçte olsa geçmez Ağlarmış ya Bilemedim Can havliyle Bir terlik enkazda En azında Teki yok yeşil Solu yok kayıp Sağ canımda Belki sağ canında Dolanmış boynumda Üflesen bir nefes tozlu saçlarında Saçlarım da Kayıp pırıltıları yaşamın Uzayıp giden zamansız kurulu saatlerde Vurulu vaktin öldüğü koridorlarda mucizelerde Nefes almakmıydı mucize Yada kesip solukları gömmekmiydi derinlere En derinlere Ölümüne sallandı , sallandı ülkem Sallandı ADIYAMAN Yolu yaman dedin ya bir kez daha Kafamıza vura vura Kırılan gönlümde bir öksüz Şu yetim halinden Nâçar ahvalinden bihaber anlamazlara Şuuru buhran heyalanlarda kayar giderim Duman duman Tüter yoksulluğun acı tütün karasında Yandı en sarısında saçlarım beyazlar içinde En âlâsında Yüz üstü kapandı kapanmaz yarasına Tutun ellerimden Ölümüne sallandı , sallandı ülkem Yandı pamuk ipliğine bağlı kan tarlalarım ADANA Irğat yüreğimin başkenti Dâğlı gönlümde Çukur ova mümbit ana , beyazlar içinde Durmaz göz yaşları ininde inler mi hâlâ Doldumu acep bu kadar sızılardan Düze çıktımı obalarım Doydumu göçlerim Yıldımı , yıkıldımı konaklarım Yurdu viran olduysa bülbüllerin Deşilsin o zaman rüzgarların kalbi Tutsun ellerimden Yörük çadırında bakıp aynasında Bu kara beninde Ten’i küllerimde Üflesin beni rengarenk deve püsküllerinden Katar katar yükle bitmez Sevinçlerine götürüp çarpsın bu elemi Açılsın kederli göçüklerim Kussun yetim kucağıma tozlu bebeleri Bir yol görsem dünya gözüyle Dokunsam bir kez Bir inansam Sarılsam yoksul yokluğuna Bittimi diye sızıları Sıvazlasam acılarımın sırtında Ağıtlarında Pamuk ovalarım Hâlâ en beyazındamı kefenlerimin Ölümüne sallandı , sallandı ülkem Ne kaldı elde avuçta âhlardan başka Kim suçlu Öleninmiydi suç , kime ceza Vahlı coğrafi izdüşümlerin eyvahlarında Kalmadı izleri arama boşuna , silindi gitti işte Siz boşverin yine doluluğunda Suçlayıp durun ölümü anın farklı renklerde Acısı âvazı bir , derdi dermanı bir Boy verir harmansız sürgünlerinde Yatar sırlı toprağında Sarı Beyaz Siyah Ortadoğu’ya bakan çizik yüzümde ANTAKYA Bir endülüs resmi belki Solmuş Yerlere sökülü köklerimde bir veda vaktinde Dökülen han’ı sarayların hârâbe taşlarında Kıyımların pürü pâk şakaklarında ağır yaralı Ölümüne sallandı , sallandı ülkem Sallandı MALATYA Bulunmaz eşin Kapı eşigimde Bir illet’i zelzele tuttu iki yakamdan Silkelendi kaysı bahçelerim yuttu bizi Dipten dibe vuran talankâr kıyımlarda Düştük toprağa bölük bölük Kulaklarımda bir ses Bu ne bu Kesilen gırtlağında bir vahşinin iniltisimi Bu ses değil Derinlerde kabaran hayvani iştahların açlığı Kırbaç kırbaç homurdanıyor bu başka bir şey Kopmuş zincirlerinden Cehennem mi uğulduyor Küre’i arzın yaralı kalbinde Silkeleniyor kabukları Hiddeti şedid şiddetinde Çatırdıyor kemikleri bezgin yer kürenin Büküldü boynumda Diz üstü çöktü evim Ölümüne sallandı , sallandı ülkem Sallandı ELAZIĞ Yandı çayda çıralarım alev alev eyvâh Anam bacım kardeşlerim neredeler şimdi Bırak bu şarkıların kõr olsun gözü Özü sözü Koptu en ince yerinden fikrimin gülleri Şimdi moloz yığını dikenlerinde cesetlerim Ağır bir şivan’í kebirde Savrulur perdelerimin isli tüllleri Çalar karasını derime yalar acı yellerde Yüzüme sürdüğüm korkularımı silip süpürür Savurur hepimizi törpülenmiş derinlerinde Vurup tekmeyi devrilen kapılarda Sabırsız doğumlara durulu Durmaz sancılara gebe bu kara gecede Kar altında gül tenli ruhlar göçüyordu Gömükler içinde elele koyun koyuna İhtiyar Genç Çocuk Kadın Erkek Kırık kanatlarında kurulan Karaltılarını kışın çürük kumuna boyamış Yüreğimin ölümünde denizlerin Savurdum üşüyen köpüklü beyazına Dalga dalga vuruyor yıkıyor kıyılarımı Ölümüne sallandı sallandı AMED Rengime döndü karacadağ Âl âl oldu siyahi taşlarında DİYAR’I BEKİR Sus dinle duydunmu Ben duydum Ben suyum Ben aziz’i bir nurdanım Bulutlarda deşilsin kalbim Susadım dedi kumsal Sıkıldım dedi kumsal Beni buradan çıkarıp kurtarın dedi Kumsal bir küçük kız çocuğu Tüy kadar bedeninde arz"ı enkazı dünyanın Denizden uzak bu tufanda Mavi gözlerimde ölüm siyahi Bakıyor zillet’i zifiri Akıyor ölümüne tutsak nefesinde buza kesiyor Kar üstünde kefensiz kurutuyor bebeleri Bedenim bıçak sırtında hayat , heyhat Kesin artık Biçildim derinlerde Susun dedim dilimde toz toprak taş Geçtim Gözlerimin yaşını Almış yaşını başını Düşmüş gölgelerim köklerimden Gövdem dallarımda kanıyor Bir telaşki talan olmuş takatlar Zindan olmuş kör şaşkın adımlarıma Yanıyor ağıtlarım külrenkli aksi sedalarda İçerimde heyalanlar Annemi de kurtarın dedi Bir ses Bir nefes Sustum tek yudumda doydum Sustu evren Sessiz olun ben sustum İçin için yaşamak için Bir yudum insan için Ölümüne sallandı sallandı âlem Şimdi çekildi sular sığlığına beşer’i insanlığın Çatlak çerçeveli dökük camlarında Zenginide bir fakiride Aynı kefede gecenin Aynı kefenlere bürülü telaşların Aynı ürkekliğinde hayatın Bir ateşin başında Aynı korkulu gözlerin kıyısında Elim beklemenin türlü kayğısında Yaradanın ders’i tokadı bu sanma gecikir Babil yorğunu mezopotamyada Patladı benim suratımda tüm insanlığa Ne elde var Ne avuçta Bir cism’i günahkâr ki Geçmez izleri bedenimde yanmadıkça Yüzümde yüzsüzlüğün resmi Koca cüssemde bir fakir’i gureba duaydı Lâl dilimde damağıma yapışık Acziyetimin kırık dökük duvarlarında Hüküm senin veren sen alan sen Hükümdar ki yeğane âlemin sensin Hükümranlığında hakim’i mutlaksın Õlümüne sallandı sallandı gemilerim Kanlı küreklerinde kırık hayallerim Çekilir yüreklerden derinlere gõmülü Kayıp insanlık , bittimi bitmedi Konuşacak şey var aslında Bu sanaydı gitmedi Yapmamız gereken di Az konuşup çok çalışmak , yapamadık Alışmak değildi , tapındık birer birer Acıların koynunda körpeleri uyutmaya Çığlık çığlığa ruhumun kalburunda Eledim sineme çıldırtan ağıtları , yettimi Şeytanın göbeginde şarap içen Ey sefili devran Çaldın demiri kattın tozu dumana Koptu yüreklerin bam teli Dolansın boynuna kessin nefesini Yetermi Yetmemeli insanı ihmal edenleri Çırak Ça / İbrahim YETGİNDAĞ 06 Şubat 2023 |