BELKİLERİN BEKLEYİŞİŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Gölgesi olmayan bir bedenin ,nefesi olmadan söylediği şarkılarına...
Fevç fevç yıldızlar parıldar ,siyah kirpikli gökkubbede.
Gecenin soluğu yakalar bedbaht olmuş çehreleri vaktinde. Dolaşır bedeni çürüyen ruhlar, berzah aleminde. Yüklenmiş dağılan bulutları seyreder yeni evinde... Bir girdabın rüzgarında ,özleme düçar olan yer altındaki... Yaklaşan ve uzaklaşan yıllarını ,devrilen teraziye benzetir sanki. Toplanmış halılar, sıvasız duvarlar,hatıralar dışında afaki. Sular damıtılıyor oysa, söyle neyin eksikliği bu sende ki? İnciler gibi dizilidir sinesinde saklı adı konulamayan sevdası. Yorulmadan yürünen yolların cefasıdır beklediği karanlık yuvası. Kanatlarını çırpan bir serçe gibiyken kanayan yüreğinin yarası. Nasıl olur da pervasızca biriken suizanları akıtır gözünün yaşları? Masanın üzerinde ipek örtüler misali sayfalarca dipdiri mektuplar... Mum ışığı aydınlatırken kelimelerin özlem çığlığını, kapalı gözleri aralar. Bekleyen vefa kokulular , çehrelerinde tebessümün süsü ,avuçlarında dualar, Gelinlik giymiş ufkun maviliklerde dansını seyretmeye doyamazlar. Yükseklerdeki tepeler dinler , şaha kalkan atın naralarını. Seyreder hırçın dalgaların sarp kayaları tokatlayışını... Halbuki susmanın elemi, geleceğin endişesi sarmış her yanını. Nedamet yakasında broşken söyler, hakikatin kılıcı, yanıldığını... Yenilmeyen asrın yenilmeden ayakta duran levhasıyken özlem, Kaygıların çoğalttığı yetim bakışlı umutlara ne söyler el alem? Huzura boyalı masalların son nefesi , karışmayacaksa hayatın nefesine madem, Pembe düşlerin yitirilen hayatları aydınlatışı yok olurken, neden okusun adem? Sabrın anahtarını saklar gönüllerin neşvünema bulduğu sırlı bahçeler... Goncalar muştular;hüznün girdabında dağılanlar huzura erecekler ! Hasat zamanı hazan rüzgarında savrulan saman kadar özgürken hayaller... Tereddütte bekler bedenler sahi içilen şerbet gibi neden soğuktu hayaller? ZEYNEP SENA DOĞANTEKİN. |