KARA -2
"Görünmüyorsun nicedir" dedi Kara,
Sımsıkı sarılmıştı bana. "Balık var mı?" dedim, Başını salladı, Elimde tuttuğum, Gazeteye sarılmış şişeye baktı, Gülümsedi. "Olmaz mı?" dedi. Oturduk. Masada bardaklar bekliyordu bizi. Doldu kadehler kalktı. İki dostun kavuşması gibi, Havada iki kadeh çarpıştı, Beyaz köpüklü denizi gösterdi, "Martının denize aşkını anlattım mı sana?" dedi, "Yok" dedim, "Anlat hele Kara" Dünya dedi ; Yaratıldığında, Bir martı yaşarmış denizden uzaklarda. Uçarken göklerde, Bir mavilik görmüş çok ileride. Gök sanmış önceleri. Uçmuş, yaklaştıkça mavilik büyümüş. Bakmış, mavi kocaman bir su. Masmavi denize aşık olmuş. Ayrılamamış, kopamamış. Yemeği balık olmuş, Yurdu da aşkı da deniz. Tıpkı benim gibi... Durdu Kara, Buğulandı gözleri. "Adı Deniz miydi" dedim, "Evet" dedi. O zaman öğrenmiştim "Aşk" diye bahsettiği kadının ismini. Biraz durdu Kara, "Sonra" dedi, Günler geçmiş, martı yaşlanmış, hastalanmış, Öleceğini anlamış. O zamanlar, Beyazdan ariymiş dalgalar. Alabildiğince maviymiş deniz. Martı,tüylerinden bir kaçını denize vermiş. Benden hatıra olsun sana demiş. O günden sonra, Ne zaman dalgalanırsa, Ne zaman hırçınlaşırsa, Özlerse sevdiğini, Bembeyaz köpükleri olmuş denizin. Aşkının ona verdiği Beyaz tüyler gibi. |