Duruyordukduruyorduk sessiz ve umarsız bir gece köpekler havlıyordu soluk alıp verirken yarı ışık odada kapımızın, penceremizin önü karanlıktı tiz, dağları delen türküler söylüyorduk hiçe sayarak var olan karanlığı sokağa bırakıyorduk avuç sıcaklığı gülü bir öpüş bir gülüş düşüyordu kimi gün taş ayakların değdiği yola savruluyordu ellerimizden umutsuzluk, ayrılık, ölüm duruyorduk güneş iliklerimizi ısıtır can diyordu kimi gülüp geçiyorduk daha sıkı bürünüp giysilerimize şalvarımızın paçaları temiz toprakla suya dalıyordu savaşlar oluyordu bir yerlerde bizim savaşımız kendimizle ; işimiz gücümüz direncimiz savaş geçmişti bizim için, tarihti gerçek savaş yaşamamızdı her bahar sarı çiçekler açıyordu taşlı, çalılı yollarımızda yenerek gelecek korkusunu atıyorduk ilk adımı taşlı tarlanın bahar yüzüne eğiyordu servi kavaklar dallarını odun veriyorlardı; çalı çırpı işe yarıyordu çalılar sorguya çekiyordum ellerimi, beynimi ne işe yarıyorsun? duruyorduk bir ucunda dünyanın el fabrikasında un öğütülürce eller öğütülüyordu yurt elleri yar eller kıvanıp bitimizden paklandığımıza kurtulduğumuza veremden karanfil takıyorduk şapkamıza sıkıca kavrayıp pilli radyoyu gâvurca müzikler arıyorduk cızırtılardan gâvurun işini yarılayıp yankılanıyordu meşe yüklü dağlarda kekik kokulu türküler oy anam oyy!.. -devam edecek- 03. 05. 1987 / Nazik Gülünay |
Gönlünüze sağlık.
Özgün bir şiir.
Kutlarım,esenlik dilerim.