Peynir Altı Bungunluğu
Bungundan bıkkını aşan neyse
Tutukluk yaptığı için boğulmaya adadım Sonra seviştiler malum Kelimelerin dergâh-ı sakurasında doğdu Cep harçlığı isteyen sıkıntı Boş kavlimi gösterdim ona Varlığım camiada uç veren sivilce Kemirgenin dişine göre kurban Ete çekiliyorsa mutsuzluk Karındaki konuşma Hayale meyal sayılmadan Bir düşünüşte Gayzer ünvânına fokurdar Kanatmadan sineği Kaymıyor yanaktan Hiçbir yalan mecalsiz gevelenmiyor Yok oluş sırası alıp beklemek Gündelik iş lafı mı olur? Layıkıyla cesaret etseydim Kenarına giden konuşmanın İlk köşesi ben olurdum Biz en iyisi Mâktulü analım Tanıklar dinlesin şaplak mağdurunu Yosunu kuzeyinden büzdürünce Eğri doğruyu hamam tasıyla yıkayınca Kimliksiz yamaçlara dağ adlarız Çok söylemeden az söylemeye Çok anlamadan az ilişkine Yakarışımızın motor hacminin Duaya benzer horultusu Amin şiirin ruhuna Amin kara fatmaya Onları nakleden otobüs biletlerine Seferihisar’a sefer düzenleyen imaya Anlarsak körfezleri bu gemi batmaz Sonra bucaksızlaşır deniz Perçem kalkmadan bile Alındaki o parlama koyaklaşır Akıntıda inanç efillenir İlişiksiz ve yakışıksız davrandım Kendime yapabileceğim en iyi şey Bekliyorum dergâhında bir şiirin En çirkin karısı olmak Hakikat sadeleşir yanağından makas alınca Kalabalığın ortak bir elle İmzalayıp onayladığı sempati Hüznümü sessizce alır eşleniğimden Ötekimin suratına bakarım O çok sessizdir O çok narindir Yalnızlığıma bir söz bulamadım Ölmeden ölü bir şair olmak istiyorum Buna ihtiyacım Tımarkuşu kadar O da öbek öbek uçuyor bir aralıktan Evvelce işlenmiş kusuru Etrafında döndürürsem Midesi bulanır karanfilin Cenazeler ömründen kusar meftânın Olmamış bir oku keskinleştiren Kör cilalıtaş devrine Kömürden göz yapalım Bir maden ocağına benzesin gece Ağzını yapraklar doldursun Öksürünce yukarıya derin Ağaç düşsün ciğerine Dalların ahengiyle boğulur Artık düz yürür karanfil |