YA BİLİNİR YA BİLİNMEZ
Daha hiçbir şey bilmeziken
ve ansızın irilir çocuğun gözleri karanlıkta kaç metrekare yüreği? kör ve ebe yaptığı masumluğu aradı gün batımında bir göçe saplanıp kaldı ayakları delikli uykularda masalsız uyudu Daha hiçbir şey bilmeziken ve ansızın irilir çocuğun gözleri böylesi geç bir saatte kim geçiyordu zamanın ve rüzgârın içinden Oturmuştu ormanın içinde bir tümseğe rüzgârın dokunuşuna boyun eğiyordu mevsimler geliyordu ve taşındığı her mevsim daha önce ihmal edilmiş sırların bir kaydını bırakıyordu hiçbir ses boşuna değildi uçurumlar çalkanıyordu gürültüden yapraksız ağaçlar, buz tutmuş kayalar çın çın ötüyordu gür bir meşe ormanında bir tohum dalından kopup kuru yaprakları hışırdattığında ya da irkilten bir sesle toprağa düşüverdiği zamanda bu uyumlu müziğin getirdiği yalınlığın yalnızlığın sesi boşuna değildi kara bulutlardan bir sağanağın boşalması vecd ile yamaçlardan aşağı doğru akıp gücü azalmadan bir nehir olup akan mavi baştankaranın ötüşünü duyuyordu tomurcuklanan ormanda şen şakrak sanki bir uykudan uyanmış gibi kayanın üzerinde açıyordu tek bir mavi çiçek sonsuzluğun harfleri evvel ve son orada ve sonsuz olan Kalktı oturduğu tümsekten gitmesi gereken yol apaçık inip gitmekti yokuş aşağı akıntısı ve sesiyle nehrin |