Bir Gün Yalnızlığa Açacağım Kapıyı
Yaşamdan sonsuzluğu bekledim hep
Oldukça çabuk bittim Sanki bir uçuruma yetişirim Gece yarısı zamanın dar açısını sıfırlayarak Bir gün çınarlı koca dağları Palas pandıras bohçalayıp Denize atacak kader Donuk gökyüzü eşliğinde Denizlere yol alan gemideyim Dakik olmak neye yarar Son anlarımda kendimle konuşacağım İşte onu yaşıyorum, yazıyorum Nereden geldi bu iki siyah karga Çekirge ölüleri buğulu cam kavanozlarda Isırgan otlarıyla Yine gün yitirdi kendini Avuçlarımın içine sığıyor koca bir boşluk Sessiz sensizliğe Yalnızlığa açıyorum kapıyı Limon çiçeklerine, Hanımeli kokunsa karışmış Balkondayım bak! Gökyüzünde yıldızlar Büyükayı, küçük ayı, cezve… Büyükayı tüm yıldızları yedi Öyleyse yarın yağmur var diyorum Suyu; ateşe vermiş ateşböceği kıvılcımları Böcek sevmeyenlere inat Kasvetli bahar gününde Göğe yükselen tarla kuşu Karanlığı derinleştiren dokunaklı kuş çığlığı Bakir bir siyahlık içinde ıhlamur ağaçlı yol Gökyüzüne çizgi çeken kırlangıçlar şefkatle Puslu mavi dağlar Örümcek ağından kurtulmuş mavi güveler Zaman çok eski değil Keşke bir kırlangıç olup gelebilseydin Gelinciklerin parladığı yerden Ressam kıskanır; Tasvirini yaptım Bir fırça darbesi buraya Bir fırça darbesi şuraya… İşte! Portren tamamlandı Zihnim akkor bir saat/ birçok zaman küle dönüp gitti İzmir’in ilkbahar meltemi Tuz bırakmıştı dudağımızda Uğur böceğinin gezintisi papatyada Islak gözkapaklarımız yağmurdan üşümüştü Geceyi uğuldatan rüzgârı Haykırışla selamlayıp kucakladım Balkonumda kırık toprak saksı içinde Kalbime benzettiğim sarı kasımpatılar Ben de yokum artık Beni yansıtan binlerce ayna var İçinde büzüşüp ölecek Mezarlık dibindeki gecelerden En rahat kumsallar Uyuduğum yer seninle! FATMA LEYLA DENİZ |