KONUŞACAĞIMIZ ÇOK ŞEY VAR SENLE 2
Sen
İstersen takılma bana Bir iki gün takılsan Kanın kurur Çizgileri yüzüne vurur Çürür Duyguların Yumruğunda sıkılı durur Üçüncü günün sonunda Derinlerinde kaybolursun Bilirmisin Kurak topraklarda Tuğla örülü kapıları O muazzam Işıksız Köhne yapıları Sen şimdi Bilirmisin o sert kayaları Öyle beyaz da değil ha Kapkara kalpli kara taşları Bilirmisin sen Çekilmiş Kurumuş kuyularında suları Bir cadının ellerinden Yerlere düşmüş sanki Zehirli bir elma gibi Gelirmisin benle Dokunurmusun Korkmadan Beraber omuz versek Açılır mı dersin Ne dersin Bir damla suda Urfada Balıklarla dansda Sönmüş bir ateşte Boğulurmuyuz dersin Takıl istersen benle Rehada Eyyüb’ü konuşuruz senle Canının cânânının Etleri lime lime edilirken Kurtçuğa gösterdiği Kaybolan sââdeti Merhameti konuşurduk Çekip giden Sadakati Ardına bile bakmadan Varlığına varlık katmaya Deli taylar gibi koşan Çileyi Yok olmuş Tahammülü Gülü Bülbülü Dikeni konuşurduk senle.... Sonra eğer sen istersen Sabır aynasından bakıp Dünyaya Vefayı konuşurduk Sadakati Zamanın kalbinde ki tünellerde Bize doğru koşan Sızı suretlerinde Yüzen Mükafatın kucağında oturmuş Avaz avaz Bir bebek gibi ağlayan Salya sümük Cefayı Konuşurduk ... Beraber yürürdük kentin varoşlarında Sonra Çile mağarasıyla dünya arasına Çekip Nurdan bir gizeml tülü üzerimize Omuz Omuza binbir ümitle Kapılarına dayanırdık senle Takıl istersen benle Güneşi fıratta yıkardık senle Neden bizi bu kadar yakıyor diye Ayı bir bakışla düşürürdük dicleye Neden bu kadar vefasızken hecelere Yakamozları yüreğimi Sızlatıyor ne diye Çıkardık bir seher vakti Serin meltemlerle beraber Nemrut dağından el sallardık zühreye Hesap sorardık Olanlara Değdimi Bütün bunları neden yaptın diye Fırata doğru Bayır aşağı elele koşardık Çocuklar gibi okulu kırardık Bir devenin sırtında Harranda oxfordu konuşurduk senle Varmısın Yokmusun ASLINDA KONUŞACAK NE KADAR ÇOK ŞEYİMİZ VARMIŞ BİLİYORMUSUN NE DERSİN Çırak Ça / İbrahim YETGİNDAĞ |