MADENCİ
Geceydi yoktu gölgeleri
El ayak çekilmişti Hayatın tıkanmış kör damarlarından Hep gecenin gözlerinde kapkaraydı gölgeleri Bir bilmeceydi adım başı yoksul sözlerinde Dağı sırtlamış zamansız üşengeç ölüleri Çözülemeyen gizlerinde gümbürtülerin Fersah fersah yıldızsız göklerden süzüldüm Mezarlık koridorlarında nefes nefese Yanmış yolunmuş kırık kanatlarımla Ne sabahın sızılı yollarında gördüm Ne akşamın kimsesiz kapı eşiğinde Çatlak ellerimde ellerimizde sefer tasları Doldurdum siyahi kelebek ömrümce Bahtım renginde kor taşları Su serpin kabrimin toprağıma su serpin Bu alev alev yanan ateş benim bedenim Katığım budalı dallarımda kuruyan canım Çignedigim gül kurusu ciğerim İçip içip kustuğum endişelerimin kanlı teri Yudum yudum zehri ruhu kayıp çaresizliğin Her nefeste vurur suskun dilimde tütün acısı Geçtim seherlerden ,dolunaydan yıldızlardan Yakamozlar can çekişirken ıslak avuçlarımda Bir şafağın kıyısında eşeledi kangren yarasını Uzattı usulca boynunu Tutundu dağın iki omzuna Tutuldu sıcak bir somun ekmeğinin hârına Aktı derelerden döküldü kızılcık şerbetleri Ürperdi hırçın karadeniz nöbetlerde Kayalara vuran her dalğada Her vardiyada Bir yorğan gibi çektim sinsi ölümü üzerime Bir minik serçe yüreği sıçradı korkak uykulardan Bir gamlı baykuş silkelendi viran harabelerde Bir atmacanın gögsünde yarıldı titrek gökler Sonra güneş doğdu bir delicenin gözlerinden Şafak attı kendini yârdan görmedim Göremedim Işıdı çiçeklerim her yaprağında ben yoktum Çoktum belkide bu dünyaya Hepimizin değilmiydi bu mavi gökler Bu denizler Dağlar ovalar nehirler Kar altında Baharı bekleyen üşüyen kırızantemler Yaktılar beni derinlerde Kentin varoş bahçeleri hüznü giyinmiş yine Yeter Yeter artık kalmadı dermanım bıktım usandım Dört mevsim karanlığa yürüyen benim Gülen papatyalar kırgın Boynu bükük gelincikler kızgın Üzğün baktım her yere yoktu ayak izleri Göremedim Güneşe yol çokmu daha Kaç kazma Kaç kürek Kaç yürek ister Uzayıp giden bu raylar Avuçlarımda çizgi çizgi derime kazılı kaderim Dolanır boynuma bu uzayan yolda Kaç vağon ceset ister daha tükendim Çökmüş içime dünyanın zehirli tortusu Ârzın dibinde yazılmış katranlı kaderime Güne hasret atıyordu yürekleri Her çarpıntı bin ah bana bu yeter sana Her kazmada atan nabız benim Vakitsiz patladı kalbim Kürek kürek Sobada yanan Tutamadığın ellerim Haydi durmayın Isıtın ellerinizi bedeninizi gönlünüzü Kömür karası kirpiklerimden süzülen İsli göz yaşlarımda yıkayın ruhunuzu İçerim göçüklerde duman duman maden ocağı Siz yanmayın Ben yanarım Bu ateş benim Yanarım evde İşte Okulda Issızlığa kavrulmuş Cehennem yüreklerde Yanar tüter giderim kıyamete Çırak Ça / İbrahim YETGİNDAĞ |