DELİ DELİ KULAKLARI KÜPELİ
Aklın yolu bir deselerde inanma
Kesişmedi hiç Serseri serimde tek noktada bile Birleşmiyor hiç biri yırtık kese kağıtlarında Belli belirsiz sisli çizgilerinde ağıtlarında Eğleşir benimle düştüğüm kuytuluklarda Cismime küskün çok uzak o teğetler Kâf dağında Tipiye tutulmuş Yolunu kaybetmiş bir deli çoban Sürüsü kepeneği altında saklı Aklı fikrinin doğumunda kurulmuş Boşalmış kuruntularda zembereği Durmuş kalbi Üşümüş Üşütmüş en âlâsında Yorğun kafamın içi yağsız isli kazan Tuttum ellerim kara Sürdüm yüzüme gözüm kara Aklın yolu bir deselerde inanma Uzayıp gitmek varken Bedenimde kesikler içinde Yollar varki yorğun silkinmiş hayattan Kibirli kaftanı incili yakuttan Birken birden bire bin olmuş Belki bir eski talmuttan Vurulur dünyevi menfââtlerin peşinde Kılı kırk yarar çıkmaz dar sokaklarda Başını kaşımaya vakti yok kanar Düştüğü kuyularda çıkamaz insan indine Durulur suları yanar Yüzüne kapanan her celse’i kararda Akar boyalarında yağlı yağsız Siyahi bir kin olur kapalı kapılar ardında Eğreti her yapıda hep zararda ... Yatar çiziklerinde kanlar içinde Yazılır siyahi avuçlarında katılaşmış kalbinde Kalkar ayağa ver yansınlar alev alev Dere tepe düz demeden Düşe kalka Bata çıka Gör şimdi engindeki cengine Velvele’i tufanlarda Bak çözülür ilmekleri akar boyalarında Bulut bulut Kararır rengi göklerin yüreklere düşer yıldırımlar Yumulu gözlerinde yalın ayak koşarken Herkes kendinden razı düşmüş bağlı kollara Yazanı unutmuş ölüme dağlı yollarda Belki ortak olmuş Ölümüne kendini beğenmiş bir aciz’i üryan Yırtık hâyâ’i perdesinde Hayalperest bir putperest Üzerine çekerken katranlı zulmeti Soyunmuş arsızca ilahlığa Kazı kazan bahtına ne çıkarsa Heybey’i bedeninde pırıl pırıl Parlar bir cehennem gözlü düş Yola düşmüş kaldıran yok Belki kalaylı bir zindan Zeka desen baş kaldırmış âsi Yüreğe vurulmuş bir zincir Elleri boynunda bağlı öyle çaresiz Bir yalanki dolanmış dünyanın boğazına Tilkinin kuyruğuna asılı bir kıymetsiz Karğalar bile bir seranat’ı bezğinde Bir parça peynirle kurtulmuş ondan Susun Susun dinleyin Vurun kazmayı Kusun yalanları kürek kürek Usun çok bilmiş o bildik toprağına Atın sevimsiz densiz çakıl taşlarını Çekip denizlerin mavisinden Silin yüzünü Gün yüzüne çıkarıp sevin onu delice Uymayın siz Akıl pembeler içinde bir cellat Düştüğü her sevdada Vurur baltayı taşa ... Aşkımız yandı ukela bir başta Külleri bendim sendin dumanı Öyle uzak birbirine Yıldızlar ayaklarımın dibinde İndimde Sensizlik Dizginlenmez çıldırtan sessizlik Aklımda esen rüzgar Kalbimde dinmez bir kasırga Dünya desen bir tımarhane Çekilmez artık hiç bir vakitte Var şimdi aklını zay et Deliliği baştacı Çırak Ça / İbrahim YETGİNDAĞ 2022 KASIM 30 |
yaşam adına yoğun bir duygu ve anlam yüklü çok nefis bir gönül sesiydi dost kutlar esenlikler dilerim...