Zamanın Azlığı
Zamanın Azlığı
zamanın azlığında su gibi çağın insanı hep dert üzerine yandı. nasıl ki anakronik algılar silindir ettiyse maziyi, kendisini de hep ihmal edendir. bu rafine edilmiş konsantre doğası kavgayı bulana kadardır. semptomlarda eğreti duran elemleri zerk edip kendine, süspanse fikirlerle savrulandır. felaketlerle yol ne meşakkatlere kaldı söyle. savaşlarca deşilen dünya iyileşmez uzunca bir zaman böyle. canlı avurtlarını şişirip hep bir günah keçisi aramak büyük bir hüsnü zandır efendim. dört başı mamuru geçtik, sırtı pek karnı tok yakalamak asıl derken kirleniyor- dünya suyu, havayı kusuyor öyle. gül tarhları azaldıkça kısaldı. insan bu "tahtlarını yitirmiş krallar" * gibi ortada kala kalacak. dert gibi bir ders ilk önce diplerine erecek. kimine uçurum kenarı kimine zirveler verilecek mümkünattayken. kanlı kumaşlardan takım elbiseler mi çıkaracak baklayı ağzından bu söz sonuçta kendisiyle kalabilmenin paydaşı olacak. ağrı başını almış büyüyor kalbi yanıbaşında tekleyecek efendim. zamanın künhüne vakıf olmak varken, azgın bir hoyratlıkla kalakalmış nefs kuyruğundan hız almak kimin icadı. bu tezlikte aynı şey mi yeldiğimiz? asr vaktine ulaşma arzusu tamam, susup sesi daha da kısmalıyız. bu kadar serzeniş de vakit cimriliği yapılabilir mi dedik. yüreğin dayanacağı kadar yaşanacaktır nasıl olsa ruhun melali ve histerik duygular kadar kaybedeceğimiz bu ayak bağı kader göz bebeğimiz. mezarlıklar şehir dışındayken kulaklarda ölüm, çok azalmış yanınızda fısıldayan nefes efendim. * Baudelaire İlkay Coşkun 15.10.2021 |