1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
709
Okunma
Mağara
ateşten önce ayna vardı, bir iç ayna
insanın mağaraya döneceği zamanda
ava çıkarak beklettiği geri dönüşlerde
tutsaklık ve yalnızlık kuytuluğundaydı
suya bırakıp kendini, ölçüler müsaviydi
hangi zamanda yaşadığımız bizim içimiz
özgürlük esirliğine müptela mı olacağız?
biraz nem, biraz küf ve ateş çemberinde
hiçbir şeyin güneş gibi aşındırmayacağı
duvarlara çizilen resimler bundan eğimli
zamana şerh düşen yontucu taş zeminlerde
gözlerde bent ellerinde yalnızlık soğuracak
kendisine dönecek avcı gibi büyük avlağında
herkes kendi mağarasının efendisi mi oysa
insan çaresiz, olmayacak eğimdeyken gölge
gül toplayıp gül dağıtmak dışarlıklı bir heves
içerlikli nefes, binyılların ötesinden ses verir
su’dan geliş ve suya dönüş rahatlatır böyle
ne yapıp ne edip toplayıp bütün aydınlıkları
ayağa kaldıracak acısına eyvallah diyebilmeli
giz olup bütün karanlık ölümüne doyacak
suya uzanacak yol, köşe bucak saklanacak
dışımız belli, içimizdeki mağaralar bomboş
nasihat sonrası eşik ve adımbaşı pürmelal
güneşin sızacağı bir aralık elbet bulunacak
İlkay Coşkun
24.04.2022
Şehir Defteri Dergisi
yaz 2022, sayı 10
5.0
100% (3)