Yazgı çiçeğimavinin göçlüğüne karışan martılar şarkılar söyler dudaklarımda ıslığı dalgaların zemheri gecenin uyanan beyazıyla yağmur döker gözlerim garip ıssızlığın kalabalık közünde sesleri,ölümün ve yaşamın sabrın zerresiyle heybesini taşıyan düşler ruhumun şehri.. uçuk yaraların dehlizinde takvim duvağı avuçlarıma b/akan lahza.. narlı yılgının sıyrılan dünleri masum sarılmaların ölen adımlarını kuru bir hüzün biçiyor susmanın öksüzlüğünde kekeme tadlar bahar eteklerinde haykırışı sabahın yalnızlık perdesinin aşk üşümüşlüğünde ruh omuzları.. bugün de şiirler giydiren demin yazgı çiçeğinde umudu aralıyorum harf sandığıyla ürperen kanatların mavisiyle doğuyor gün gün,buğulu nefesin şirin çırpınışı dergahında kanayan nasır işlemeli kök kıyametin inceden dalgınlığına.. el sallayan her duygunun ninnisiyle sallanır en derin sızıların kan kokan toprağı g/özleri kayıp uyanışların yarınlarında soluğum.. genzimi yakan kızılın sema yaşında rengi sarı bahçeler ıslak bir sancıyla karışır tenime göğsümde kafesten zırhın lâl kuşları.. yıldız sonsuzluğu vaktin kıblesinde nabzımın ateşi açılsın kapı sükun güneşin gelincik baharıyla boşluklara .... |
Ne çok sözlerin var...
Eskimeyen hüzün gerekçeler vermiş sana...
Kainat serapa hüzün mü, dalgınlıklar bir yazgı...
Hep yeni kalacak hüznün...
Merhaba...
Çok saygımla.