Yıkıkolağan düzeninde geçip gidiyordu zaman baklava tepsisiyle fırına gidiyordu bir çocuk çocukluğu cebinde beş kuruş bilmeden yüzüne gülen kim arkasında yaşam duvarını yıkmaya yeltenen bir bakış bir ömre nasıl yazılır rüyalarını karalayarak arka sırada oyalayarak genç yüzleri sabahını silmek akşamın anlamadan yıkık olduğunu sonraya bıraktığı düşlerin bilmeden kimin elinde döndüğünü değirmen çarkının kimin yaktığını bilmeden sönüp yanan ateşi kimin yediğini bunca zamanı kimin tepemize çadır kurduğunu oysa hiç görmemişlerdi bizi nasıl girip çıktığımızı evlere nasıl ağlayıp güldüğümüzü sahi kim sallayıp yıktı eli çenesinde düşünen insanı kim söktü dibinde soluyan menekşeleri bahar afallayıp geçti pek çok yıl arasında somurtuk.. 03. 05. 2021 / Nazik Gülünay |