FANUSTA GİZLİ AŞK...Mutluluk tacirliğine soyunmuştu, Genç bir kadın… Gecenin ürperten sessizliğinde, Süleyman’ın hazinesini bulmuştu belki de… Ve artık Karun kadar zengindi; Yoksulluktan sıyrıldığı düşlerinde… Tüm hazinesi; Ellerinde tuttuğu bir cam fanusta gizliydi… Ki zenginlik sadece üç kayıp harften ibaretti.... Ve birden; Düşürdü ellerinden fanusu genç kadın… Cam kırıkları yayılırken gönlüne… Düştü aşk avuçlarından, Kırıldı… Karıştı, Suyun efsunlu maviliğine… Mavi miydi umudun rengi? Yoksa umudu umutlandıran kimliksiz mavilik miydi? Hiçbir kutsal kitapta geçmezdi bunun cevabı, Ve tanrılar unuttu yasalarında yazmayı, Mavinin esrarlı kehanetini… Yorgundu genç kadın, Ve emanet bir tebessüme ev sahipliğindeydi, Hüzün kıvrımlı solgun dudakları… Aralayınca hafiften yanan ağzı, Acı düştü usulca… Ve acıdı… Acıtmamıştı oysa hiç… Acının ezberine dokundu yüreği, Dokudu teninin her gözeneğinde, Acıdı acınılası gaipliğine… Bıraktı suyun maviliğine ellerini… Maviye boyandı avuçları… Topladı kırıntılarını aşkın, Aynı buruk düşle koydu cebinin kuytusuna… Bir filmin son sahnesini seyretmekteydi Film bitti, Derken perde kapandı... Ve herkes gitti.. O ise hala bir sonraki sahneyi beklemekteydi, Yüreğindeki mavilikle… Çünkü başka renkte boğulurdu yüreği, Heybesinde gizlediği aşk kırıntıları gibi... Gecenin seyrinde kayboldu kadın, Dolunay maviydi, Ve bulsun diye birileri kendini, Cebindeki aşk kırıntılarını, Çakıl taşları arasına serperek ilerledi… Karıştı taş ile aşk, Kimse ikisini birbirinden ayırt edemedi, Dolunay maviliğinde… Ve şafak söktüğünde, Her bir kuşun gagasında, Bir tutam aşk kırıntısı gizliydi… Bir tutam mavilikti geriye kalan, Kapadı yüreğini, Açmadı bir daha soysuz aşklara, Meçhul zamanlarda solumaya devam etti… Ve genç kadın, Bir daha hiçbir fanusa elini sürmedi… (A-Y) |
Mutluluk tacirliğine soyunmuştu,
Genç bir kadın…
Gecenin ürperten sessizliğinde,
Süleyman’ın hazinesini bulmuştu belki de…
Ve artık Karun kadar zengindi;
Yoksulluktan sıyrıldığı düşlerinde…
Tüm hazinesi;
Ellerinde tuttuğu bir cam fanusta gizliydi…
Ki zenginlik sadece üç kayıp harften ibaretti....
Ve birden;
Düşürdü ellerinden fanusu genç kadın…
Cam kırıkları yayılırken gönlüne…
Düştü aşk avuçlarından,
Kırıldı…
Karıştı,
Suyun efsunlu maviliğine…
Mavi miydi umudun rengi?
Yoksa umudu umutlandıran kimliksiz mavilik miydi?
Hiçbir kutsal kitapta geçmezdi bunun cevabı,
Ve tanrılar unuttu yasalarında yazmayı,
Mavinin esrarlı kehanetini…
Yorgundu genç kadın,
Ve emanet bir tebessüme ev sahipliğindeydi,
Hüzün kıvrımlı solgun dudakları…
Aralayınca hafiften yanan ağzı,
Acı düştü usulca…
Ve acıdı…
Acıtmamıştı oysa hiç…
Acının ezberine dokundu yüreği,
Dokudu teninin her gözeneğinde,
Acıdı acınılası gaipliğine…
Bıraktı suyun maviliğine ellerini…
Maviye boyandı avuçları…
Topladı kırıntılarını aşkın,
Aynı buruk düşle koydu cebinin kuytusuna…
Bir filmin son sahnesini seyretmekteydi
Film bitti,
Derken perde kapandı...
Ve herkes gitti..
O ise hala bir sonraki sahneyi beklemekteydi,
Yüreğindeki mavilikle…
Çünkü başka renkte boğulurdu yüreği,
Heybesinde gizlediği aşk kırıntıları gibi...
Gecenin seyrinde kayboldu kadın,
Dolunay maviydi,
Ve bulsun diye birileri kendini,
Cebindeki aşk kırıntılarını,
Çakıl taşları arasına serperek ilerledi…
Karıştı taş ile aşk,
Kimse ikisini birbirinden ayırt edemedi,
Dolunay maviliğinde…
Ve şafak söktüğünde,
Her bir kuşun gagasında,
Bir tutam aşk kırıntısı gizliydi…
Bir tutam mavilikti geriye kalan,
Kapadı yüreğini,
Açmadı bir daha soysuz aşklara,
Meçhul zamanlarda solumaya devam etti…
Ve genç kadın,
Bir daha hiçbir fanusa elini sürmedi…
bu güzel çalışmanızı kutluyor
başarılar diliyorum