11
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
3287
Okunma
yapayalnızım
en az bir tarla korkuluğu kadar…
nefes almadan duruyorum nicedir
koşsam matah bir ışığın karanlığına gömüleceğim
soluklansam, soluk bir titreme hüznü
dilimde bitmeyen o arya
şimdi bir bozacı peşkeş çekmişse yarınları
karsız bir aralık leyl’ine
günlerden perşembeyse
üstelik alnınızda doğuyorsa içli bir salâ
ve mahşerse
ve irin ve toz ve kan sarmışsa afakı
hayatı neresinden kavrasın o yalnız sarmaşık
sar onu leyla
yapayalnızım
en az bir tarla faresi kadar
ah bir delikanlı elinden olmadı ölümüm ya ona içlenirim
soysuz hançerlere doydu kanımın neferi
öldü sevdiğim nehirler, otlar ve nilüferler
çok geç
lodosundayım ayrılığın
ne yana essem zehirlenir içimdeki çocuğun kömür gözleri
ve kan sustum
can bağırdım
olmadı kirpiklerimi yaktım
olasıdır
damlayan her yaşın külden bir çamura bürünmesi…
sevgilim sen vahdetsin
ben bu hengamede mâsiva
şimdi
atlar karanlık ve soysuz
atlar ağu gibi rahvan
atlar toy gibi dumansızsa göğünüzde
mavi bir kurşunla vurun beni
umut vaat etsin ölümüm
değil mi ki tan/erden kayıp bir rüya…
fotoğraftaki çocuk kadar yalnızım
düşlerim bir oğlan kelebeği
düşlerim zaman elinde
sokaklar dolusu parya…
yapayalnızım
en az tanrı kadar
hiçbir şeyim yok küfrüm, cehaletim ve biadetimden başka…
“hayat” dediğin vesikasız fahişe
“yaşam” eyvallahsız bir angarya
aysegulguncan/aralıkikibinonbir
a n k a r a
5.0
100% (16)