Dağ başıydı,
Dağ başıydı,
Duman,duman kar akıyordu toprağa… Öksüz kuzu ağlıyordu yalnızlık çavlayanına, Bacadan bir kör duman çıkıyordu… Ak sisler vardı tepelerden aşağıya uzanan, Karardı baca kokularıyla alınan nefes. “O” sessiz bir yavru kuştu otlakta, Kar örttü otlağı, acıktı kuş… Uçtu uzak nefeslere, uzaklara, Düşe kalka buldu ırmak boyunu. Bir yudum su,bir lokma azık buldu, Bir avcı,bir ses gümm! etti… Boğazına düğümlendi bir yudum azık, Bir avuç tedavi etti yarasını. Yarası kanıyordu kan kokusu sise dağıldı, Uçtu uçabildiğince acıya… Yaralıydı serçe, kırıktı kanadı, Sessizdi, bakınıyordu köklerine. Dönecek gücü yoktu geriye, ihaneti gördü, Yenikti hayata, kırıktı sevgiye, özleme… Uzaktan haber gönderdi sis bulutlarıyla, Kanıyor içim, yanıyor sevgi tutuştu. Tut beni, tut dedi, çavlanda yalnızım, Tut beni, duyuramadı sesini! ! ! Kırıktı kanadı koltuk altında, Yalnızdı, yalnız kaldı,tutunamadı… “O” bir yenilmiş, kaybetmişti sevgiyi, Adı mı neydi? Yenikti, yenikti hayata… “Yenik serçe” idi…Yaralıydı… Mustafa Yılmaz |
Sessizdi, bakınıyordu köklerine.
Dönecek gücü yoktu geriye, ihaneti gördü,
Yenikti hayata, kırıktı sevgiye, özleme…
Uzaktan haber gönderdi sis bulutlarıyla,
Kanıyor içim, yanıyor sevgi tutuştu.
Tut beni, tut dedi, çavlanda yalnızım,
Tut beni, duyuramadı sesini! ! !
Kırıktı kanadı koltuk altında,
Yalnızdı, yalnız kaldı, tutunamadı…MUSTAFA YILMAZ