İçimdeki huysuz çocuğu öldüren cellâdı arıyorumKim derdi ki bir gün, Sığınıp karanlığın ışıksız odalarına, Misafir olacağız Nemrut sofralarına Kibirli firavunlar oturacak tahtına Yusuf’un Yakup’un elinde kanlı gömlek hüzün. Zincirlerin rüyasını kim tab edecek şimdi Çizdiğim haritalar içinde bir Kızkulesi Bir galata, birde saat kulesi düşmüş kara kaleme. Öfke ile yoğrulmuş şiirin gıyabındayım. Kulelerini yıktım baruttan yapılmış keşkelerin, İçimdeki huysuz çocuğu öldüren cellâdı arıyorum. Eskiyen merdivenlerden bir balık uygarlığı taşıyorum ay’a Çölün ortasında bir iç deniz yüreğim Terlemiş bir matematik hesabıyla tufandayım. Bu kent her gün yeniden doğursun beni karanlıklara. Karanlığın editoryasında beynime saplıyorum, Ciltler dolusu hüzünleri. Şimdi yalnızlığın atlarını koşuyorum sabırdan yumaklara, Peşimde huzur perisi lades diyecek bana. Kaç fil hikâyesi giydirilmiş bir dervişin hırkasına, Peşimde deniz kuşlarını kovalıyor, kartallar. Hala sığ sulardayım, Çoktan vuruldu kâbuslarımda ceylanlar. Masmavi bir çığlık serpiyorum hakikatin sır perdesine, Karacahmet kazandibi, İbrahim ateşini yakar taksim Kim kime, dum duma onurumuz ne korku ne heyecan, Öykümüzü yazacak birilerini bekliyoruz, İltica etmeyi beklerken içimizde demirden yapılmış heykeller. |
tebrikler...
gönül kaleminiz susmasın...
saygımla...