Yerken bir avuç fiyigülüncüm, anladım kahkahalarından yazdıkların öykü, masal dedi şiir neresinde kalakaldım mavi perdede solgun sarı çiçek nerede sulu gözlülüğüm direnişli dilim sus pus oturdum avucumda sıkıp kimliğimi şiiri aradım kasabalı yüzlerde gerçek, çizdiğim yüzlerde uydurmaca nerede, bizim köylü Ümmügülsün’ün yüzü Hatıp dayının acılı gülmesi bir tepsi güneş ışıldar mı gökyüzüsü ç’alınan evlerin hurda yüzünde yağlı ellerin eritildiğinde yağı nasıl kalırlar kupkuru, harman yeri avundum, anladım oturduğum düz tahta sandalye ne sivri kalem ne keskin kaya yumuşacık güneşli toprak yüzleri fırın kırmızısı, tarladan sırt boyu yükle dönerdi ırgat kızlar kimi gün ellerinde bir tutam fi olurdu lastik ayakkabıları topraklı sanırdık elleri topraktan örüldü beyaz yüzlerimize yarsırlardı (gâvurlar hiç yanmamışsınız) derlerdi ellerimizden utanırdık inceliğimizden beyazlığımızdan yerken bir avuç fiyi otururdum gölgeli, çiçekli balkona şiir arardım yüz boyu dizime dayanırdı dirseğim yüreğim bir yüreğin içinde yumup açar gözlerimi denerdim güneşi bilincinde mi her gün kime.. 01. 05.1987 / Nazik Gülünay |