GİTTİN
Gittin
Bir tövbe edip de bir vicdan yapıp Yüzüme bir defa bakmadın gittin Nefisle şeytana gönülden çatıp Kolunu boynuma sarmadın gittin. Kapılmak ne idi bunca kibire Zulum ve işkence edersin ha bire Elbet gireceğiz bir gün kabire Bir sevgi ışığı yakmadın gittin Neyin inadı bu bilmedim inan Affettikçe büyür huzurda insan Sevgiyle pişer var ise iman İhlasın tadını almadın gittin. Ne gönül koydun, ne hatır bıraktın Yılan zehri gibi sinsice aktın Nemruttan daha büyük ateş yaktın Yangına bir tas su atmadın gittin Pranga eskidi, zincir çürüdü Karlar eridi, suları yürüdü Başını hep duman mı bürüdü Haslet kapısını çalmadın gittin. İncir ağacısın baba ocağına Nifak bombasısın dost kucağına Mel’un şeytanın topal bacağına Besmeleyle kurşun sıkmadın gittin. Sanki sen yarattın küçük dağları Viran ettin sevgi dolu bağları Ölüm var, perişan ettin sağları Bir sevgi ateşi yakmadın gittin. Yalanla iftiraya koş babam koş Ne söylesem nafile, ne desem boş Artık zulümünde hoş, çilende hoş Canımı tuttunda sıkmadın gittin. Erhan der ki, hakkım helaldir sana Tenezzülüm olmasa da affına Yağlı sicimi geçirdin boynuma Son tekmeyi de atmadın gittin. Erhan DOĞANAY Sorgun / 2020 |