TOMBUL YANAKLI
Seni sevmeseydim boynunu koparmak isterdim.
O anda ne morarmış gözünü ne de parçalanmış dudağını görüyordum. Beni sevmiyorsun ! Bana acıyorsun. Uzanıp kadının yarasız yanağını öptü, saçını kokladı, teninde kalan sarhoş parfümün kokusunu içine çekti. Kulağına Gülümseyerek, "Belki" diye fısıldadı. Bütün mücadelesine rağmen gözleri dolmuştu. Hiçbir şeysiz, hiç kimsesiz bıraktığını hissediyordu. Korku, içinde bir balon gibi şişiyordu. O kadar uzun zaman yalnız kalmıştı ve bu öylesine acı veriyordu ki. Sözcükler de gözyaşları gibi istemeye istemeye çıktı ağzından. "O...o.........kadar korkuyorum ki." Bembeyaz bir örtü üzerine kapkara. Dışarıda rüzgâr öbek öbek kar yığmıştı. Sol kolunda on sekiz saattir bir serum varsa da onu düşünüyordu. O kadar çok şey kaybettikten sonra, bu isteyecek o kadar az bir şeydi ki. Ev bomboş ve çok büyük geliyordu şimdi. Yalnızlık hissediyordu ve bundan sonra hep yalnız olacağı düşüncesiyle ürperdi. Eski oyuncak ayısına sarılmış yatıyordu, Gece lambasının soluk ışığı, o değerli, o masum yüzü ancak sıyırıyordu. Tombul yanağına düşen uzun kirpikleri uyku yüklüydü. Sonra gözden kayboldu. Bacaklarının ve sırtının adaleleri alev alev yanıyordu. Soğuk hava ciğerlerini iğnelercesine delmekteydi. Tabancasını çekiyordu. Yere düşerken bir ara karlı bir gökyüzü parçası gördü, sonra Sessizlik. Rüzgâr. Ağaçların uğultusu.Karanlık.Sis Hayır. Ölmüş olsaydı kalbi böyle çarpmazdı. Kolu işe yaramaz bir halde yanına düştü. Bir adım daha geriledi. Gölgesinin üstüne düştüğünü hayal etti. Hakkari Çukurca 30 |