DUVARDA BÜYÜYEN İNCİR AĞACIAcı çekmeye geldim dünyaya ama adabıyla acı çekmek ha! Duvarları yumruklamadan, kedileri tekmelemeden, sürüsünü kaybetmiş yaşlı kurt gibi ulumadan, efendi efendi derviş oturuşunda, sessiz sessiz içine ağlayarak... Konuşmadan durmak istedim bir duvarın dibinde, o kadar sessiz olmalıyım ki kediler yürümeli üzerimde. O kadar görünmez olmalıyım ki insanların ayakları takılmalı, dönüp bakmamalı… baksa da yosunlanmaya başlamış bir taş parçası görmeli güneşin altında… sinekler bile konmaya tenezzül etmemeli lime lime elbiseme. Bir duvarın ortasında büyümek düşmüş kader paylaşısından payıma, hak edip etmediğim önemli değil, payım bu… payımıza düşeni yaşarız sonuçta… Issız bir yamaçta, kayalardan kafamı uzata uzata değil, çimento, kum ve demir betonlarda büyümek kısmetim. Kibir monoksit, ego di oksit solumayı da öğrendim sonunda, bir de yalnız kalmayı, kendime katlanmayı… İnsan en çok yalnızlığı yaşar, en fazla kendisiyle muhatap olur, o nedenle, sevmekten ve sevilmekten vaz geçip tenha olmayı öğrenmeli diye düşünüyorum. Düşünmekle kalmıyor, bunu kendime, duvarımdan insanlara tepeden bakarak yaşatıyorum. Sıkıcı olmadığımdan olabilir, kendimden hiç sıkıcı bulmuyorum… Oysa herkes ne kadar da sıkıcı bulurdu beni bir zamanlar, ne kadar ama ne kadar! Olsun! “Sadece sıkıcı insanlar sıkılır” alıntısıyla onlar hakkında yorum yaptım. Yusuf güzeldi, ben nasipsizim güzellikten; Yusuf peygamberdi, ben Sokrates’in at sineklerinden biri; Yusuf kuyusunda meleklerle hasbihal ederdi, ben kafamdaki her biri farklı delilerle… Yusuf dediğime bakmayın onunla tek ortak noktamız kuyu… Ama o hiç sevmedi kuyusunu, ben hep sevdim; o kısa sürede kurtuldu köle olmak pahasına, ben krallığı reddettim… kuyumu sevdiğim için çıkmayı reddettim, karanlığını kabul ettim… Duvarda büyüyen bir ağacım; yapraksız, çiçeksiz, meyvesiz… üstelik tek başımayım… Köklerim kuyunun dibinde korkak, ölmeye hazır -ama intihara değecek bir şey bulamamış-; dallarım egonun zirvesinde, tepeden bakmakta gelip geçene. İncir ağacından düşen iflah olmaz, derler; hem de bir duvarda büyümüşse. Demeye çalıştığım şu: Çıktığım deli(li)ği bulana kadar bana bulaşmayın, Ben size zaten bulaşmam!.. Hatta kimse kimseye bulaşmasın, herkes büyüyecek bir duvar bulsun kendisine… Böyle olması daha iyi olur bence. 15 Ekim 2020 |
Yusuf güzeldi, ben nasipsizim güzellikten;
Yusuf peygamberdi, ben Sokrates’in at sineklerinden biri;
Yusuf kuyusunda meleklerle hasbihal ederdi, ben kafamdaki her biri farklı delilerle…
Yusuf dediğime bakmayın onunla tek ortak noktamız kuyu…
Ama o hiç sevmedi kuyusunu, ben hep sevdim;
o kısa sürede kurtuldu köle olmak pahasına, ben krallığı reddettim…
kuyumu sevdiğim için çıkmayı reddettim, karanlığını kabul ettim…
Mükemmel dizelerdi,,GÜNÜM ŞİİRİ adayı
iyi akşamlar diliyorum
selamlar