ŞİMDİ SEN
ŞİMDİ SEN
Şimdi lâmekan bir ruha, sen, Kalbime yerleş, diyorsun... Diyorsun da, karanlıklarda görmeye alıştım aydınlık gönlün kör eder beni; uçurumların uğultusuydu şarkılarım yumuşak sesin lâl eder beni. Şimdi içindeki esir çocuğu, sen, özgür bırak, diyorsun… Diyorsun da, çocuk doğuramam belki ama dokuz ve sıkıntı doğurtmakta üstüme yoktur. Şimdi ruhuna gireceğim, sen, yaşatmadığın seni çıkaracağım gün ışığına, diyorsun… Diyorsun da, korkutacak seni göreceklerin: Erimiş ciğerler, pörsümüş bir kalp, delinmiş mide, tıkanmış damarlar, ve yanmış beyin sinapsları… Bence içimi bilme. Şimdi üşüyen varlığıma, sen, nâr-ı aşktan vereceğim, diyorsun… Diyorsun da, kendi iglosunda var olan, soğukta yanan bana değme… titretir seni ölü bedenim. Ölümü hatırlatırım hep, yaşamayı unutursun; susmayı anlatırım hep, gülmeyi unutursun; durmayı öğretirim hep gecenin on ikisinde, gidemezsin yaşamın tatlı anlarına… Bence bunların hiçbirini bilme. Bil, çiçekleri koklamayı, kuşlarla şakımayı, yunuslarla yarışmayı, doğan güne taze bir umutla bakmayı… Şimdi ben bunların hepsini, sen, biliyorum, diyorsun… Diyorsun ya, kalbimdeki çocuk, aklımdaki insanla uyum içinde ilk defa ve aynı arzunun peşinde, aslında gayyadayım ben, onlar bunu bilmiyor… Sen vaz geçir onları ve yeni doğmuş bir çocuğun gülüşüne bakarlarken onlara usulca söyle: Gideceğimiz yaşam bundan böyle oraya değil, buraya, diye. |