SÜRGÜN İNSAN
iyot soluduğum adalarda özgürken
modern yaşamların forsası olmuşlardanım. elimdemodernizm; gönlümde din, ahlak… kurallarınız; beynimde absürtkitaplarınız, bilgileriniz, belgeleriniz… yosun kokladığım kayalıklardan alınıp ısı, ses, ışık yalıtımlı binalara hapsedilen zavallı mahluklardanım. mahpusluğum şimdide, özgürlüğümalbatroslarla bakıştığım geçmişte. sizinvahladığınız tenhalığımda çok kalabalık yaşıyordum; gündüzleri tek geziyor, akşamları koyun koyuna uyuyordum birbirimi incitmeden… ve koyulmayan kurallara uyuyordum. sürgün insanlar dünyasında yaşamaya, üzgün olmaya mahkûmum; kaçacak yollarım tutulmuş ve gemilerin tümü ihtiras ve şehvet ateşinizle yakılıp küle döndürülmüş. ve ben, şimdilerde, nuh’u bekliyorum; bir gemi yapar diye -her şeyin çiftini alsa da nasıl bir yalnızlık çektiğini siz bilmezsiniz, ben bilirim… ben tek alınırım gemisine yolda atarsınız beni, diye- sürgünsünüz kendinizden, kendimden sürgünüm teknolojik günübirliğinizde. insan, kendinde sürgündür bu apart hapishanelerde, bu fabrikasyon andezit döşeli caddelerde. ve duramazken kendinde bile; sizinle aynı yerde ve aynı anda durmamı, dans etmemi, sevişmemi… ibadet etmemi… ve hatta… vesaire’leri talep ve emir etmektesiniz. iyot soluyanlarda itaat, yosun koklayanlarda takat, martılarla bakışanlarda fakat yoktur. sürgünlüğümden başka bir sürgüne beni gönderebilirsiniz. siz bilirsiniz. |
Cidden çok beğendim.