Raylarını Çoraklaştıran Vagonların Yolcusuna SükutuSakın yüz çevirme hicri doğumludur sessiz çığlıklarım çocukluğumun tren vagonu kulaklarımda bir avuç çöl korkusu serptim bütün çirkinliklerime yine de gözlerim kamaşırdı gıcırdadıkça ayrılık ve ne zamanki yeni bir istasyon adı anılsa babamın sesi yağlı bir ilmik olurdu annemin boğazında... yolculuktan mı bilmem aşkın yüksek sakıncalı göstergesi çocuklar doğardı hüzne karşı gardını alarak... madem her insan kundak ile tabut arası sinsi bir yıkımdır farklı diller konuşma arzusu varken tek bir dili dayatma sancısı türkçe bilmek mi lazım, hayır çocuk aklı işte anlamıyorlar dil uçumlarında yolculuğa sürüklenen gitmeleri... Mesela babam her öfke halinde 29 harfin hepsini yakardı cümlenin bir başlangıcı bir sonu var derler ki, yoktu! O, virgülü koyarken noktayı intihara sürüklerdi... raylarda olmayan vagon diyorum senin hayalini kurduğun hikayesini yalnızca annemle ikimizin bildiği... adı başka şimdi detone dünyamızın gözlerinde gülümseyen bir yüz bulamazken evren herkesin, avucuna ağlayan bir el dilenirken kötürüm halkasında tüm insanlık halbuki tren bir oyalanmadır raylar için sıkışıp kaldıkça bir meczup sevgili gibi Sevmek, çığırtkan tren ıslığı annemin " şimdi nereye ahmet " yol üstü şarkısı memur babamın hep traşlı yüzüne çarpardı usulca sıyırıp geçerdi yanaklarını kardeşlerimin suratına konardı trenin ritmik sesinde bir ağrı debelenirdi mülteci olmak ödünç verilen merhamet kadardı çekimser kalırdı bedenlere... dumanı yolculuk kokulu trenin vagonlarında b-ölünür raylarında geride bıraktığım çocukluğum üstelik tepemde bir bir kayarken yıldızlar minnacık avuç içleri kız kardeşimin sımsıkı sararken bez bebeğini bir can varmış gibi teninde fotojenik bir acıyla tutup havaya kaldırırdı yerin göğün sahibine O da emanettir bize diye... biraz buz tutmuş yanak biraz da geçmiş zaman kipiydim hikâye ile rivayet karışımı beni alıp giderken raylar, vagonlar avare babam vurdum duymaz, üstelik üşütürdü yüzüme çizdiğim çocuk karanlığımı asık yüzlü tren garları bir de anamın kollarındaki kardeşlerimi Ve ne çok karanlığın farklı tonu vardı ısrarla bir tek gördüğüm kanat çırpan vagon içindeki yarasalar... soluğumu kesen terk edişlerin cinnet saatlerinde yorulmuş ruhumun vagonlarına demir bir baston olurdu raylar... dudaklarımın göğü delen çığlığında çok fazla sallanmasaydı vagonlar bu kadar depreşmezdi belki kimsesizliğim... tropikal bir migren ağrısı kadar yol perişan Ve dibe vuran ayrılıklar kadar varmaya tövbelidir Martı Denizine Gün Batımına Kör Işığına ve vagondaki her sükût mühürlüdür! yolculuk riyada buğulanan bakışlar bilese de rayları ayrılık gam yüklü bir katar gider sinsi sinsi gıcırtılı rayda ezer düşlerimi gazoz kapağının üzerinden geçilmiş gibi sakın yüz çevirme bir vagon var ruhumda çırpınan... Gitmek, doğmayı ummak gibi lüzumsuz! kaldır beni raylardan tut ellerimi , bırakma her tren ıslığından korkup kaçacak bi haldeyim... |
vagonlarında b-ölünür
raylarında geride bıraktığım çocukluğum
üstelik tepemde
bir bir kayarken yıldızlar''
Kutluyorum sevgili şair. Nice şiirlere. Esenlikle.