Ana Küre : Çıldırma Pahasına Tekmelediğim Boşluk
özlemek nasıl bir şey,
siyahın beyaza yeminli olduğu bir fotoğrafın isyan serinliği tam karşımda çerçevesini terk eden yalnızlığıma dönüşen suretinin izi dikişleri sökülmüş gülüşlerimin bu gece en anaç yanını göğsüme iliştir! silsem de yüzünü yine de yetim çocukların suratına çarpıyor ölümün çevreleyen tozu değişmiyor yokluğun ve izahı yok ıskartaya çıkarılmış eylül ayının sende bitiyor ömrümün zılgıt gufranı seni soruyorum hafızamı işgal eden ölüme doğru değil çocukların ateşte kıvamını bulması ayağına serilen cennette! yağmuru hazır bir bulutum işlemeli mendilin tuzlu bir su lekesi şimdi yine de bilirim gökten inen mendille de silinmez ruhumda müebbet yerin derin mührü vuran da bilmez! anlam/sızım çiçeğinin direnen tek yaprağını soldurdu yüzün güze yazıyorum doğacak her şiiri her satırı soğukta unutulmuş bir kedi titremesi her cümlesi adını bilmediğim bir cinnet sende çatlar imgeler sende akort bulur kıyamet madem gittin yıldızları söndür siyahından biraz da onlara götür gökyüzünü kapat yokluğunun kırgınlığı geçene dek denizler kıyama dursun! bir vakit kokulu kalemimle çizdiğim dünya benim için korku, zift öksüzlük pıhtısı atmış içimde debelenen anne cennetine kumbaramda hiçliğim çocukluğumun üstü sende kalsın! sevgimi sızdırıp fotoğrafın çerçevesinden camına sürüyorum dudağımla bildiğim sureleri kimse beni anlamıyor her gece rüya dileniyorum ruhumu uykuya enkaz bırakıp Senden sonra hiç bir çehre ölümsüz değil yokluğun kısa soluklu bir ayet şimdi! |