İktidarsız Replik Ve Kardelen KrematoryumuBen nefessiz kalmışken ve nefes alıyorken hayat, söyleyin ey rüzgarda ağıda dönüşen küllerim kolay mıdır sağ çıkmak yüzümdeki makyajın gizlediği ilkel güdümlü acılar sarmalından... Ben, kadınım! Hüviyetimden kan damlıyor sağ çıkamıyorum, hürriyetim hep esaret sırnaşarak kendi doğasına histerik namus çağında insanlık! Ben Asiye, bazen Pervin hatta Naciye; başımıza uzanan şefkat bildiğimiz ellerle linç edildik erkekliğin kendini astığı yerde! Kalbime yurt arayanlara Tac Mahal’dim bir vakit, kapatıldı üstümüze sansürlü duvarlar yüzü silik bir tanrıçayım şimdi özgürlük çığlığıyla çarmıha gerilmiş... Artık, kanmıyorum yeşil çimenlerinize nasıl da kıydınız düşlerime. Zarif ve sentetik öykülerinizden sonra uyum sağlayamıyorum ödettiğiniz bedele. Gonca gül idim yaşamın vitrininde rimelimde kalbimin hıçkırığı morlukları arşivliyorum şimdi bedenimde! Solan ruhlarınız dokundu bedenime korktum, can çekişti bahtım. Eyy tebessümlerime yas indiren yağmacı eril nefret, keskin bıçaklarla her gün izler bıraktın! Ben Ayşe, bazen Zelal hatta Kadriye; gayri resmi tutanaklarda yüreği bandajlı tanrılar seslendi bana: " düzgün otur kızım! " " babanı dinle! " " kocanı dinle! " " iyi bir anne ol, ama mutlaka doğur! " " ..." acının coğrafyasıdır bedenim yaşamak için yok mu başka nedenim? Adımın ne önemi var! Korunaksız düşlere ölüyorum soyadım söylenmesin, kimliksizlik geçer zihnimden, eril parmaklarda kesildi soluğum, farketmeden katilini doğurdu bedenim! Ar ve namusa bürünürken kurşun, âdet gören zihinlerin karanlığında vuruldum! Saçlarım vardı eyy toprak kirli ellerle yerlerde sürüklenmeden bebeğe yorgan yaptığım, ellerim ki; daha bereketli değildi ne Dicle ne Fırat... Susmuşsam bir sokağın babası belli olmayan seyircili karanlığında; sesimi hapsettim yüreğimde! Sığmaz yağmurlarım, sevgim okyanus kadar - af dilemiyorum - anlayış odalarınız çok dar! Ben Kader, bazen İrem hatta Özgecan; göğün orkestrasına güvercin uçuran kadınım! Güneşin doğuşuna değer katan, yaz ortasında çöle yağmur yağdıran Şahmeranım! Telaşına düşerken sevdiklerinin, mavi turnosolu kırmızıya çeviren insanlığın kül edilmiş posteriyim! Girme, tehlike ihtiva ediyorsa bilinçaltıma içimdeki cehennem cennetine intifada; rest çekiyorum her coğrafyanın zül iklimine, onca infaz asılmışken kadınlığıma acının müebbet tarihine akrandır yüreğim! Sormayın neler kaybettim, bir elin sıcaklığını bilmeden nakışlı yastıkları unuttu ölüme sagu olan başım... Ben kadınım; zulmün üstüne kamikaze gibi dalan... Çıplak gerçeği anlat eyy mağlubiyet; hep ölüm yazıyor birileri kaderime sancılı öyküm gelinlikten kefene. Oysa ant içmiştim aşka, şimdi tüm varlığım boşlukta bir mısra! Ben, kadınım! |