Hiç Günü: parça tesirli nevrotik reverans
Çocuk ağıtlanıyormuş meğer
eğer biat etmiyorsa oyuncakların! günler korkutuyor, yokluğun takvim nezaketi donmuş anne kokusu ağlatıyor şimdi beni! hiç olmakla başlayan günün ardından unutulmadın, hatırlanacaksın da lades gibi aklımdasın deri kemik kalışımla! anneler gününün adını ben koymadım yokluğunun adı her gün şimdi, seviyorum seni kolay değil oyuncaklarımı kırma arzusu senden gizli okuldan kaçma duygusu söyleyemem iflah olmaz tinsel hastalığımı seni özlemekten ağır işkence görmüş yoğrulan hamur kıvamı olduğumu gündüzümü alıp bana yalnızca geceyi bıraktığını sadece eşyalarını sevebildiğimi... bağrımda sobelenmiş koca bir yas şimdi artık çocukluğum yok kendime, yaşım artmıyor sırf bu yüzden yanağımdan akan bulutsuz yağmurlarım var! yüzümün her meridyeninde Sen yangınların isi suskunluğun bozulsun su içiyorum bak terli terli, dört mevsim geçiyor boşluğun affetsin beni acılarım, gelsen ölebilirim! çocukluğum artık kavuşma muamması susuyorum en manidar sesimle, altyazısız kapanmasın balçığa bulanan perde öksüz tiratlar dağlanmış çocuk tenimde tırnaklarımın arasına kremasız şiirler birikti düşlerim kırıldı en süt kokan yerinden ve bir köy iken sıradan günlerde başkent oluyor öksüzlüğüm anneler gününde! parkta gezdirilen bir çocuk gibiyim her salıncakta sallanan tuzlu bir yutkunma şımarıkça unuttu çiçek kurusu şimdi kelebek ölüsü, bırakıldım çizgi film soykırımında dağıldım her ders çalışmanın ortasında esip durdu ölümün nefesi, tandır kıvamında! kalanı gidenin yansımasına bırakarak çocuk ömrüm sürgündür artık annemin sır olduğu yollarda gidenin hep yokluğu kokacak kıvırcık saçlarımda ben burada tüm günlerin toplamı halindeyim Sana! taklididir tüm günler bendeki eylül gününün fark edilsin, hayatta kimse kalmayacak; her ağacın yaprağının düşmesinden sonra meyveleri de düşecek, ölüm tadında! |