Vicdan sokağıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yürek suçsuz, vicdan rahat ise
her sokağın sonu umut doludur~
Bu kentin sokakları hüzünlü
Kahır olup dökülür nemli duvarların sıvası Caddeleri geniş ve uzun Civarda Gesi bağları var üzümlü. Birde... Çocukları var bu kentin Yaz, kış erimeyen, Erciyesin başı gibi Gözlerinde donmuş karlar. Soğuk bakışları yürekleri dağlar. Buğulu güneşi görseler erir akar belki gözyaşları Sırtlarında yumru gibi durur nefesleri Doğarken boğazlarında kalmıştır hevesleri... Çocukları var bu kentin Uyku yerine Ayın doğuşunu beklerler her gece pencere önünde. Ay, bazı geceleri denk gelir camlarına yahut da gelmez Yaşları genel olarak dört ile on dört arası Bazısı anne ve babalı Bazısı hem yetim hem de öksüz Giyimleri sade ve süssüz Bir bakarsın dudak büzmüş, Bir bakarsın göz süzmüş, Bir bakarsın bilinmez kimler üzmüş. Çocukları var bu kentin Hepsinin saçları aynı uzunlukta Bazısı erkek, bazısı kız Bakınca anlamazsın hangisi erkek hangisi kız! Erkeği de masum, kızı da masum, Eli değmesin namussuzun Bu çocuklara kıyanların Ömrü darağacında kurusun Bu çocuklar tüm ulusun Eli değen it, it gibi ulusun! Çocukları var bu kentin Okul yolunda başları ve bakışları önde. Yürürken, yüzlerinin resmi yerde, gözleri daima gölgelerini izler Ah biçare yavrum Acısını içinde gizler. Okul yolu denilen cadde çetin! Yol üstünde sol tarafta koca bir bina Binanın girişinde bir mahkûmun gözyaşları Çocuklar karşı karşıya gelir her gün, Bunun gibi onlarca mahkûm ile... Köşe başında Mavi renkli bir tabela Tabela da yazar (Vicdan sokağı!’) Sokağın sağında kolluk kuvvetleri Solun da sulh ceza mahkemesi Sonunda ise ufka açılan garip bir yol Yolun sonun da yetimhane denilen yuva. Çocukların arkasın da kalır bir mahkûmun bakışları Gülümsese küt diye kırılacak acıya tutunmuş yüz kıvrımları Aklında muammalı bir soru Soru içinde sessiz bir çığlık Çığlığı yırtan bir kimsesizlik. Benim kızım da büyüdü mü? Düşündükçe içinden çıkmaz telaşı Kararır bakışları, bir ıssız acı yürür gözlerinden yüreğine Koşup gitmek ister çocukların peşinden ama kaderi bırakmaz. Daralır nefesi, soluğu göğsüne sığmaz olur Kelepçeli elleri ile silerken gözyaşlarını Fayda etmez ne güneş ne de bir ateş Üşür ruhunun koyu karanlığında... Çocukları var bu kentin Karşı karşıyadır okulun ön kapısı ile Karşı binanın suçlu giriş kapısı Arka çıkışı güvenlik kuvvetleri Arada sıkışmış bir okul Okulun penceresi bakıyor ’vicdan sokağına!’ Küçüklükten eziliyor yürekleri Acıyor bir mahkûmun binaya girişine Başı önünde davaya gidişine. Birisi diyor ben avukat olacağım. Diğeri diyor ben hâkim olacağım, Mahkûmu Azat edeceğim Ellerini çözeceğim Özgürlüğe kanat çırpan kuşlar gibi O da uçup gitsin yuvasına kavuşsun sevdiklerine Hem mahkûm hem masumsa Belki de mahkûm benim babamsa. Kime sorsalar ki, sorulmaz Sonu hayır da olsa Masum adam, dam da yatmaz hayra yorulmaz Mahkumun yaşı 50-55 arası Duruşundan belli boynu bükük ağırdır yarası Cebinde yok bir dal cigara parası Şuan düşündüğü tek şey tanımadığı evladı ve davası Çocukları var bu kentin Kimisi mahkûm kimisi mevta çocuğu Yetim hanenin kimliksiz çocukları Burunlarından gelir yedikçe yemekleri Her gece ay’ın doğuşunu beklerler Her ay doğduğunda, anne baba diye Dua edip rab’lerinden medet isterler. Gözleri gündüz bir mahkuma takılır Gece olunca boş çerçeveli bir duvara Hey yavrum! Doğmadan yetimdin sesini Hak’ka kim duyura... Sorsan denilmez Mahkumun suçu bilinmez Derine inilmez ’Ya kaderdir ya keder’ Kessen ipini kim ne der. Payımıza düşen kimsenin bilmediği cevapsız bir bilmece ~ Zil çaldı Çocuklar ders saati Bakışlarınızı kapatın vicdan sokağına Sarılın umutlarınıza Kim bilir belki bir gün aydınlığa çıkar yolunuz #hüzünlükent |
Toplumun kanayan yarası günahsız çocuklar, düşkün aileler, mahkemeler, süre gelen suçlar sonunda ezilen kadınlar, okul yolları, hepsi hepsi çok güzel ifade edilmiştir.
Bir ömür diyelim; okullarda dertleriyle uğraştığım küçük dostlarım gözümün önünden geçtiler tek tek, binlercesi, on binlercesi. Hepsinin gözlerinde bir ışık, kiminde keder, kimi sevinç...
Günahsız çocuklar...
Şiirde geçen kentin sokaklarını, caddelerini, Erciyes'i, Gesi Bağlarını, Talas'ı... Kale içi, Hunat camisi ve daha nice yerlerini çok iyi bilirim, gençliğimin kenti. Öğrencilik yıllarım...
Saygılarımla Efendim.