V-EDA PERFORMANSIbıraktım kırılmayı geçen gün, tamamen bıraktım tekrar başlamayı düşünmüyorum masraflı oluyor tamam daha önce de bırakmıştım birkaç kez nefsime yenik düşüp tekrar başlamıştım, kötü çevre ama bu kez kesin, çünkü bu kez bıraktığımda bir köpek başını kaldırıp karanlığa havladı bir ırmak yönünü değiştirdi ve gelip yanıma oturdu bir düş kanatlarını mutlulukla çırparak burnuma kondu az şey değil bunlar hayatın şöleninden kovulan biri için çay bahçesindeyiz, bira satmıyorlar burada, iyi. “dünyanın ilk ayrılanı biz değiliz onun için kendini fazla üzme, olur mu?” diyor Eda tecrübeli kelimeler dans ediyor Eda’nın ağzında Eda ayrılırken bile öyle sevimli ki düşsel bir meyhaneye dönüşüyor çay bahçesi bira satmıyorlar burada ıssızlık satıyorlar ıssızlığı eski yenilgilerimden tanıyorum hislerin en oruspusudur neden buraya geldik bilmiyorum çay bahçeleri ayrılmak için pek uygun değil çay bahçeleri ütopik tetikçilerle dolu Eda konuşurken gözlerine bakıyorum onun gözleri başka bir kente taşınmaya karar vermiş olsun, ne olursa olsun kırılmayacaktım kırılmak beni bırakmıştı geçen gün kesin olarak garsona seslendim: “bakar mısın?” duymuyor “kaptan” diye seslendim bu kez, gene bakmadı başka yöne bakıyordu garson sonra aklıma geldi “şef bakar mısın” ı denedim o da olmadı, “birader bakar mısın”, yine olmadı ellerimi havaya kaldırarak dikkatini çekmek istedim ne yapsam olmuyordu ayağa kalkıp var gücümle ıslık çaldım bir ıslık uzmanı olarak bu kez dönüp baktı garson bey yüzünde kiralık bir anlamla “abi niye ıslık çalıyorsun, çağırsan duyarız zaten” dedi polemiğe girmedim garsonla bize iki çay getirir misin dedim. iki çay; biri ölü. Eda sevgiye bandırılmış teselli sözlerini bitirdiğinde “sorun değil, atlatırım” dedim gülümseyerek ayrılıklara ihtiyacımız var varoluşu anlamak için o sırada aynı köpek yine karanlığa havladı ırmak ve düş yan masadan selamladılar bizi Tanrının içecekleri de gelmişti; biri açıktı. içtik, daha ilk yudumda sarhoş oldum ölü çaydan ayrılırken son kez Eda’nın yüzüne hayali bir öpücük kondurmak istedim Eda’nın yüzünde yer yoktu çaylar içildikten sonra kalkıp gitti Eda Eda ve Eda’nın devrim kokulu saçları başka bir kente taşınmaya hazırlanmış gözleri birkaç dağınık sözcük kalmıştı masada ve o sözcükleri düzeltmeye çalışan hisçi sınıfı bir de şefkatini unutmuştu giderken Eda arkasından koşup uzattım şefkati “bunu bırakmışsın masada” dedim “sende kalabilir” dedi (kırılmak uzaktan bakıyordu ellerini ovuşturarak, nefsime yenilmemi bekliyordu bu sözden sonra) çay bahçelerinin içi sinsice gizlenmiş dip dolu bir dip göz kırptı bana, hazırdı beni almaya son anda toparlanıp kendime geldim beni izliyorlardı yan masadan hayal kırıklığıyla; karanlığa havlayan köpek, ırmak ve düş. kırılmadım ki dedim ellerimi iki yana açarak kırılmadım, kırılmayı bırakmıştım geçen gün geçen gün dediğim temmuzdu o gün bizim eve temmuz yağmıştı temmuz geldi mi gitmek bilmiyor temmuz daha kaç yıl sürer, Allah bilir! |
her zamanki gibi harikasın çok beğendim...
p.s: puanlamada bir hata oldu yalnız...malum normalde puan falan vermiyorum şiirlere bu seferlik verim dedim onu da beceremedim sanırım...yıldızları teker teker tuşladıktan sonra beş puanı verebilieceğimi düšünürken daha ilk tıklamamda değerlendirme yapıldı ve ben bunu nasıl düzeltebilirim diye kıvranıp durdum burda:)...yoksa ki şiirin bırak beş puanı benim nazarımda zirvede bir yerde...bunu böyle bilesin...
p.s 2: Polen Bulutları elime ulaştı...elimdeki kitap biran önce bitsin diye sabırsızlanıyorum...
çokça sevgi ve selamlar...