sözsüz şarkılarsen hep hayatın yüzüne yüzüne haykırdım derdin oysa sözsüz şarkılar gibiydi sesinin rengi aşktan ölmek, kaza süsü vermek kadar kolaydır derdin belki de sırf bu yüzden hayatın hep sol şeridinden gitmeyi denedin bence sen hep giden tarafta olmanın tarifsiz heyecanını yaşamak istedin hangi fotoğrafımıza baksam her an verilmeye hazır bir veda mektubu gibi duruyordun yanımda bense git deseler gidemez, kalmak arası kararsız yarısı gölgede kalmış yüzler misali kederi saklı resimlerde kaldım sen hiç merak ettin mi içimdeki tenhalığın sebebini fortenin iki ucunda tiz iki nota gibiydik birlikte söylenemezdik birlikte sustuğumuz hazin bir aryaydı ki aşk zordu hiç yaşamadan anlatmak, çok sesli sevdaları yanıtı hep geç geliyordu senden, cevabı beklenmeyen soruların belki de masum bir yalan yerine susmayı deniyordun hiç de kazara saplanmaz diyordun, hiç bir bıçak kahkahalı bir çocuğun koşarken sevincine sen içinden mektubu alınmış beyhude yüzen bir cin şişesi kadar anlamsız olamam derdin oysa gözlerine baktıkça okuyamıyordum artık mürekkebi akmış ıslak bir mektup gibi umudun gülleri solmaz diyen bir şarkın vardı vazoda çoktandır unutulmuş ölü güller gibiydi yüzün hüzün hayatın tek ispatıdır, aldırma derdin ölmekle kederin hiç alakası yok diyen de sendin ben sırf bu yüzden bu şiiri hiç yazmak istemedim aşk sanki daha yeni kaybedilmiş de henüz kırkı bile çıkmadan arkasından konuşuyormuş gibi olmak istemedim ben de anlatmak istemiyorum artık sürekli damlatan bir musluk gibi acıyı susmak gerekmiş anladım artık beyaz bir güvercini uçurmak gibi giderken dudağımın kenarına bıraktığın o son öpüşün izi ne zaman gülsem kanıyor uçuk bir yara gibi virgül yerini şaşırırmış çoğu zaman tam olması gereken yerde... nokta. |
Yorumu tekrar tekrar okumak
Tebrik ederim