Aklın...
Sinirlerin bozulurda birden bire
Gözyaşlarına yakalanırsın ya Kalbin çok hızlı çarpar Yüreğin acır, için cızırdar Dizlerinin üzerine çökersin Gün ağlar, gece ağlar, yer ağlar, gök ağlar! Küçük bir çocuk gibi, yaşlı bir adam gibi, yapayalnız kalmış bir yetim gibi, canın ağlar, için ağlar, ruhun ağlar! İçinde denizler taşar, şimşekler çakar, volkanlar patlar! Hiçbir şey gelmez elinden, hiçbir şey gelmez, Onu düşünürsün, kaderini düşünürsün, hayatı düşünürsün, durmaya niyetsiz gözyaşların akar ha akar! Yanar ha yanar! Uykuların kaçar! Sesin kısılır, boğazın düğümlenir İç sesin bile kısılır, kalbin delinir Saçın, üstün başın dağılır Rüzgâr ağlar, zaman ağlar, çimen ağlar! Sonra dağılmaya başlar içindeki kara bulutlar, ama güneş doğmaz hiç, dünyan milimetrik bir yerde durur, ne gece olur, ne gündüz, Geceyle gündüzün arasında soğuk, renksiz bir hayat sürersin bundan böyle, gözlerin hep ağlamaklı, sesin hep kısık, sessiz, yürüyüşün yavaş, acelesiz, kalbinin atıp atmadığından bile habersiz... Ne bir arkadaşın kalır nede bir dostun, kimseyi istemezsin yanında, kimseyle paylaşmak istemezsin acını, hem zaten dilinde dönmez anlatmaya. Gazeten, ekmeğin, çay ve peynirinle yaşar durursun bir ömür. Kitaplar, boş sigara paketleri, içilmiş, yıkanılması gerekilen kahve fincanları, yığılmış bulaşık ve tozlanmış camlar. Yeni hayat felsefen; Az eşya, hiç insan! ’dır artık. Ihtiyarlarsın, yaşın altmışa gelir dayanır, ama hâlâ, on beşinde vurulduğun güzeldedir aklın... Onsuz yaşarda yarı ölü , yarı diri Ondan başkasıyla yaşayamazsın! |