Anlam Kayması
Haz şiirleri uzun olur,
tüm parmaklarını çırçıplak bir beden üzere gezdirenlerin. Parçalanmış nar, soyulmuş portakal dişlenmiş elma Kırmızıya bulanıyor dudaklarım Gözlerin az utangaç, az paranoyak , hafif deli ve nefesin yakıyor göğsümdeki tüyleri. Boşluklarının kan damarlarını öpüyorum Bileklerin gidişli dönüşlü ne vazgeçilebilen ne kalınabilen. Yangınlar terleyişler terk edişler inleyişler Teninin kokusu yayılmış tenime, kadın kokusu, Memelerinin arasının o tasviri zor tadı ve tütsülenmiş bir kaç cümle ardında gizlenen Raydan çıkmış gülüşlerin Sen nefesini sürerken üzerime dörtnala doru bir kısrak gibi Kısılmış gözlerinin arkasındaki buğulanmış ayna bunca zaman bizi izlermiş meğer. Ellerin sırtımda ve ayakların kenetlenmiş geceye. Sokak boyu gözlerim bağlı Fısıltılı yatağın beyaz çarşafları Dağlarının Tepelerinin Vadilerinin Girinti ve çıkıntılarının üzerine örtünmüş Beklenen kar sağanakları gibi duruyor bedenin de Biriken ve birbirine karışan bu sesler ve eller Belki de bir zaman kayması Birileri bir yerlere taşıyormuş gibi bizi Dağılıyor saç tellerin bedenime tel tel Bozuyorum imla kurallarını peltekleşecek çok harf var ağzında Ağzın bir kent oluyor Bir kent gün boyu burnumda tütüyor. Aklımda çocukluğumdan beri büyüyen bir şarkı bugün unutulmuş yarın unutulmuş fark eder mi. Mış gibi öpmeye ne gerek var şimdi senin boynunu Kasıkları sancıyor bozkırımın İsterik çağrı tinsel kaşıntı. Benim ellerim önce teğet geçiyor ve sonra zevkle geziniyor sözlüklerde od diye ünlenen ekvatorunun nehirlerinde. Sana sormayı en çok istediğim soru boynunla benim aramda kalan şu mesafe kaç şiir kaç cinnet kaç kadeh eder. Benim mutlak deliliğim dillendikçe ellerim senin kıta sahanlıklarına meylim. Uykusuz Uyandığımız Ve Uyarıldığımız o sabah Sere serpe uzandığın yatağın kenarında birleşen ve ayrılan ayaklarının anlamlandırılması için bunlar hep. Sokakta bir tabanca patlasa sarhoş banklar arasında kavga çıksa gökyüzünde fırtınaya yakalansa bulutlar bir ülkenin gidişatı değişebilir sanki Kuru sıkı tezahüratlardan sıkıldım Peki sen ellerini neden boynuma doladın. öpüldüğün yerde durdun da dil üzere ihtisas mı yapıyorsun. Bazı şeyleri inkar etmek hayattaki en anlaşılmaz şey. Öpesim geldi de geç. Şimdi avuçların avuçlarıma kenetlenecek salt ikimizin bildiği bir fotoğraf karesi iç içe geçecek geceden sabaha toplumun, aşkın ve zamanın en güzel anlam kayması... |