Mavi sana Mor bana
İyi öyleyse gök soyunsun.
yer yarılsın Kıtalar birbirine kaysın Senede üç santim galiba bu. Ellerim uslu durmuyor Pasifikte bir şeyler kurcalıyor Tayvan dolaylarında Nereden geliyor bu özgüven efendi diye bağırıyor Şinzō Abe Açarlar gırtlağında bir yara Şimdi sayın Japon başbakanı bu yara Mariana çukuru gibi derin oldu olacak. Bak diyorum Önlem alınsın kapatılsın kafatasım toplama kamplarına Guantanamo Sibirya Birim 731 Birini seçmem gerekiyorsa Günde 731 kere Yürüsün üstüme Japon güzeller samurai heart Kelime ile raks ederken gecede ağzımda kan tadı. Dişim yine başıma vuruyor hazmetmesi zor geliyor yuvarlak isim tamlamalarını. Pejmürde zorunluluk ne kadar az o kadar iyi Ellerim yatağa düşüyor, bunun üzerine kenevir ekiyorum göğsümün çizgilerine Aslında düşüş o düşüş Elli yedi ekran tüplü televizyonun kafasına vurdukça Sinyal alması gibi Çekmiyor Muhittin abi çekmiyor buradan elleri çekmiyor yanla biraz. Yeteri kadar yanladıysan doğrul biraz Sürreal bir aşk bu kolumda sigara yanığı Tebriz’in en güzel kadını Füruğ’un gülüşü ağzının ortası Daha nasıl söylenmesin suyun ayak sesleri. önünde saygıyla eğiliyorum Sepehri Ferhunde’yi taşlamak için Tükürükleri birbirine karışan gözlerde boğuluyor bakış açım Dişler kamaşıp ıslık çalıyor diller Coğrafyanın âmân kavramı yok Zaten insan çiğ süt emmeye meyilli bana neyse.. Mekanik seviyesizliğin rengi sarı Kör baykuş gibiyim Sadık Hidayeti anıyorum huzursuzca Petrol kuyuları eşiliyor midemin ortasında kelebekleri bekçi koydular kuyu başlarına Çak bir kibrit yansın kelekler ne işleri var Ortadoğu’da yada midemin ortasında. En vazgeçilmez yeminlerden döndü döneli Göktan Yemin falan da etmiyorum Her şeyin birbirinden uzaklaştığı saatlerde ebeme anlamlı şeyler fısıldıyorum anlam kazanıyor Dünyanın geoit şekli ayın sürekli bizden uzaklaştığı gerçeği Dinozorların meteorlara kafa atması Etnanın patlaması. Ben Bir şeyler için çabalamayı çok seviyordum aslında Sırf onun karşısında elim ayağıma birbirine dolaştığı için Değerlenecekti buralar zamanla Kat karşılığı ellerimi verip saçlarını alacaktım. Türküde dediği gibi Mavi sana Mor bana Yol kim isterse ona. Ve hiçbir günaydın senin gülüşün gibi kokmaya da bilir aslında. Kuş değilim ki kanadım dağa değse dağın haberi olsa Evler çatılara dökülse kiremitler kırılsa, çatımız damlasa. Olmadı galiba artık daha iyi anlıyorum Pavese’nin sabahı da kaplayan acısını Yesenin’in yeni bir şey olmayan yaşamak telaşını... |