KıpkırmızıKan b’ağı ben hep kırmızıydım bir yaranın ağzı gibi kanayarak açılan bereketli toprakların asi gelinciği rüzgara yelken tutan bir annenin törenle kurban verdiği kızının incecik beline sarılan kușağın esarete çözülen b’ağında kıpkırmızı ki; alına sürülen akında mutlu bir çerçeveden içeri sızıp ecelden önce çağıran cellatlar gibi alır intikamını zaman... önce, kuşlar kadar özgür kanat izleri silinir çocukluğunun sonra, ağaçların tepesinden yere çakılır sevincin kırmızıyla masumiyet arasında b’ağ! bir yaranın açılan ağzı gibi çeker içine beni... çöl ahusunun kırmızıyla beyazı b’ağlayan gözlerinde ölürüm... sude nur haylazca |