'öyle şarkılar'İnsanlar gevezeliğini susturan toprağa merhaba dermiş, biraz yakın dur, dün gibi hatırlarım, anlatayım ortalık yerde öpüp gözlerine bulutları çektiğimi ve ilk defa karşı gelişimdi yaşamak güzel diyerek, nasıl da küstahça hatırla! bir, iki.. nafile cümleler ve televizyon hâlâ sıcaktı o günden sonra sabahlar akşama asırdı yoksul bir intihar mektubundan geriye kalanlar kaset çalardı, arabesk bir şarkı. adi bir kağıt üzerine parlak bir kılıfı vardı biletin gitmek, bu gibi durumlarda ölesiye hüzündür kalabilmek bedevi duası; dur beni ağlatma dört kitaba el bastır, öyle amin desin yaralı dilim gözlerinde parmakizim bulunur da, nostalji yeni baştan felsefe kürsüsüne davet edilir fotoğraflarda güzel çıkılan bir gün hayal ediyorum icatlar öncesi ellerimizin bir o kadar da seri ve lineer dikkatimizin ellerimiz vardı icatlar öncesi yutkunulmuş geçmişin anadolu sesiydi; iki sıcak bardak çaya ağlayabilirdik. birincisi zenginlik, fakirlik gibi icattır sanat ve diğerleri de ucundan kıyısından ve intihar fikri, geride kalbin manzarasında agora muhabbetleri ta, biz icadından sonra başlayan yalnızlığın çaresizliği somut olan perspektif hizasına alınabilir sayım yok, kartezyen büküşün izleniği süreklilik arz ederken hâlâ gecedir biz nefesin duvarda donuk eskimez bir plaksın. dün gibi hatırlarım işsizlik maaşım saçlarını, ıslak gülüşünü, merhaba köylü çekingen yabancılığını işssizliğimde okşanan saçlarına karışmış isin ciğerimin orta yerinde havlayışlarına sürdüğüm yüzüm yüzünden düşen parçalarla yaralanırken yüzünden akan bala titrerdi iki dudağım sözlerini ezberlemişim çok mu bakışlarındaki kıyımın? yırtılır kağıtlar, masa eskiden daha tozlu insan terk ederek kavuşur yalnızlığına göğün Leyla vaktinde göğsün iki dağ başı akan nehrinin ilk balığı benim, ve erkek her yaşayan baba biraz bach sever. |