Siz Beni Hiç Tanımıyorsunuz!
Bilseniz nasıl da özledim Güneşli bir sabahta bu şehri
aslan yürekli bir sevdanın cebine sokarak ellerimi bir uçtan / bir uca gezmeleri Ah ben./ ben ki hatunlar ordusunun en tembel eri meğer ne kadar çok olmuş gözümün önünde yaşanan geri dönüşümsüz değişimleri bakıp ta- görmeyeli Eskiden her an/ her yönden / deli, deli eserdi de kavak yelleri hep içmeden sarhoş olurdu dağınık saçlarımın tövbe tutmayan telleri hani nerdeler şimdi gençliğimin yol yordam bilen küçük beyleri ? Kaçak bakışmalarla tutuşan aşklara dile düşmemek için yaşanan telaşlara ne oldu? ah! besbelli ten’e deyince eller tin’i unutmuş bedenler demek ki o yüzden bütün bulutlar çoktan bıraktık diyorlar pembe pembe esmeyi ne yani? evden sahile süzülen mevcudiyetimi sabahları karayele, akşamları poyraza sunmalıyım öyle mi? Siz öyle sanın ..! Aşınmış taşlarla döşeli gezi patikalarından herhangi biri er geç farkedecek elbet, yağmur ormanlarından geri geldiğimi siz... ondan sonra izleyin güvercinleri hele bir hatırlasın damar yaprağı/ yaprak dalları / dallar gövdeyi ve de gövde köklerini siz ondan sonra seyredin diyorum şu gölgesine küskün söğütlerin salkım salkım hallerini aslan yürekli bir sevdanın ceplerine sokarak ellerimi bu şehri bir uçtan bir uca gezmeleri özledim diyorum/ ö z l e d i m .......... Siz beni hiç tanımıyorsunuz! |