KABULÜMDÜR
hain mimoza dalının alnımı
çizdiği o gün kırkbeşinci yıl dönümü bu gün izi hala aynada ve ah! iki poğaça yemişim de doymamışım pozlarım onyedisinde nasıl da üzgün topaç dönüyor ama zemin kayıpken Mirim masum duyguların gölgesindeki siyah neden bu kadar derin? zaman şalterini kapatan ellerim hep o eski adresi yazmaktan cazibesini çoktan kaybeden hayal ve düşlerin ilk hecesi gelip zili çalmaktan yorgun kapıyı açmak için ayağa kalkışım tozlu bir albümden firari fotoğraflarla dolu Insanlık hallerinin yolumu keşişi hep aynı duyulmadan infaz edilen sesler söylenmeden yutulan sözler değişmiyor işte hep bir aşk boyu kabaran deniz boğulmak ne mümkün yüzmek imkansız prizmada kırılırken renkleri dünün deste içinde benden bir öncesi de benden bir sonrası da hep kördüğüm üstüme alınmıyorum unutulmuşlukları ama yakılması muhtemel yasak kitaplar ya da üstü örtülmüş kanıtlar gibi bir yokmuş bakıyor arkamdan hep "bir varmış"ı nerde bu işin? sanki kuru otları yakmışım da felsefe ormanı tutuşmuş gibi tam orta yerinden her daim kızıla boyuyor kendini ufuk ve hep karanlık geliyor peşinden direnmek inadın bahanesi umuda toz kondurmayışım ise safdillik kapısında eşik oluyor pervazdakilere çizik diyorlar ya değil/ hepsi iki gözüm susuz çeşme rüzgar don tuttu / ben bıktım yağmur hangi bulutta saklanıyorsa orada kalsın bundan sonra - müstakbel bir kabullenişe sığınıyorum artık ıslanmam bir el ateş sesinden sonraki sessizlik kıvılcım gibi düşsün yere/ umurumda değil //faili meçhul ölmek bu olsa gerek// Ikibinonsekizinnisanı-istanbul |