2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
933
Okunma
hain mimoza dalının alnımı
çizdiği o gün
kırkbeşinci yıl dönümü bu gün
izi hala aynada ve ah!
iki poğaça yemişim de doymamışım
pozlarım onyedisinde nasıl da üzgün
topaç dönüyor ama zemin kayıpken Mirim
masum duyguların gölgesindeki siyah
neden bu kadar derin?
zaman şalterini kapatan ellerim
hep o eski adresi yazmaktan
cazibesini çoktan kaybeden
hayal ve düşlerin ilk hecesi
gelip zili çalmaktan yorgun
kapıyı açmak için ayağa kalkışım
tozlu bir albümden firari
fotoğraflarla dolu
Insanlık hallerinin yolumu keşişi
hep aynı
duyulmadan infaz edilen sesler
söylenmeden yutulan sözler değişmiyor işte
hep bir aşk boyu kabaran deniz
boğulmak ne mümkün
yüzmek imkansız
prizmada kırılırken renkleri dünün
deste içinde benden bir öncesi de
benden bir sonrası da hep kördüğüm
üstüme alınmıyorum
unutulmuşlukları ama
yakılması muhtemel yasak kitaplar
ya da üstü örtülmüş kanıtlar gibi
bir yokmuş bakıyor arkamdan hep
"bir varmış"ı nerde bu işin?
sanki kuru otları yakmışım da
felsefe ormanı tutuşmuş gibi
tam orta yerinden
her daim kızıla boyuyor kendini ufuk
ve hep karanlık geliyor peşinden
direnmek inadın bahanesi
umuda toz kondurmayışım ise
safdillik kapısında eşik oluyor
pervazdakilere çizik diyorlar ya
değil/ hepsi iki gözüm susuz çeşme
rüzgar don tuttu / ben bıktım
yağmur hangi bulutta saklanıyorsa
orada kalsın bundan sonra
- müstakbel bir kabullenişe sığınıyorum
artık ıslanmam
bir el ateş sesinden sonraki sessizlik
kıvılcım gibi düşsün yere/ umurumda değil
//faili meçhul ölmek bu olsa gerek//
Ikibinonsekizinnisanı-istanbul
5.0
100% (7)