Karaya Vurmuş Bir Eylül Akşamıüşüyor alnım, yüzüm, boynum / balkonun kenarı / beşinci kat karaya vurmuş bu eylül akşamında, eski dost-yeni düşman bir mevsimin rüzgarı sağrımda tokat koşuyor mu saçlarım dörtnal kopuyor mu bilmiyorum heyhat! bir beyaz tel savruluyor diğerinin önüne yek diğeri peşinden gidiyor yalpalayarak hangi aceleci fırçanın şaşkınlığıysa artık kızılın üstünde gümüşü unutmak palet sıvıştı /faturayı tuval ödüyor aynalardan bakan kekeme replikli oyunda elimizdeki tarak “”altın gümüş inci mercan çoklukla fildişi ""değil miydi be can? -çapkın topuzlar çözmedik mi firketeler kırarak? -yakmadık mı yürekleri uçları karavel kıvırarak? bu dem-i hazanda şimdi hüznü, hüsranı okşamak varken neyin nesidir? zülfün son görümlük hevesi midir? Rüzgara özenip boşlukta savrulmak -tutamıyorum kopuyorlar dudakları, kırılan uçta kaldı düştükçe öpecek kaldırım kenarını leşler ahh! hamili meçhul ah belli ki büyüyecek sitem / işledikçe neşter sırtı sıvazlayan ürpertide tek bilinmeyen gözyaşının terkibiyse yaslandığım sıvasız duvardaki tuğlanın iniltisidir yeddi emin kendimden tanıyorum ben bu halleri vazgeçilmiş teslimiyet iniyor poza eyvah! -gidişat hemzemin sıradaki şarkının kime çıkacağını merak ediyor fondaki müzik oysa miras bile değil - soya çekim bütün mesele / rüzgarı taşıyabilmekse tenimde gözlerinden öpüyorum eyy Ekim..! gelmezsen korkaksın.. |
Güzeldi yine tüm şiirleriniz gibi...
Tebrikler kâfi gelmezsede yapacak bir şey... Saygılarımı sunuyorum naçizane; Trabzon'dan...