MARTILAR UYURKEN (11)
’Çöl gecelerini bilir misin?
O rüzgarın gezinmediği saatleri, Kum taneleri uykudayken hani Karanlığını ay yırtar ya, Sen ayın gölgesini ardına katar ve yürürsün... Ayakların kuma sürter, Sessizliğin uykusunu böler ya, Bir de yüreğin de taşımak zorunda olduğun biri vardır. Susamışsın, hava sıcak, için kavruluyor, Ve sırtında çaresizliğin yırtılmış hali, Bir den dizlerinin üstüne çökertir, Kumlara sarılır kendinden geçersin, İşte şu an o haldeyim kuzen.’ Baver kuzeninin bakışları arasında kısa ve küçük adımlarla, Titremekten alı koyamadığı yüreği ile, Gülizar’ın bir kaç adım arkasın da dizlerinin üstüne çöktü. Tıpkı çöl geceleri gibiydi ikisi de-yorgun ve bitkin! Gülizar; Baver’in arkasında olduğundan habersiz, Avuçlarında uyuklayan yavru bir martının başını okşamaktaydı. Saatler şafağın belirmesine yakın bir vakti gösteriyordu Karanlık gölgesini usul usul çekiyordu artık Birazdan gün uyanacaktı yeniden Gülizar gecenin son deminde İçinde biriken şu sözleri mırıldanmaya başladı. ’Biliyor musun, sen benim, Düşünü kurguğum en güzel şeysin.’ Baver Gülizar’ın dudaklarından dökülen bu sözcükleri, İşitir işitmez unutulmadığını anladı. Ve ardından gözleri bir burhan niteliğin de dolu verdi. An ve an içine dolan heyecan artıyordu genç adamın, Daha fazla tutamazdı içindekileri. Ve Baver yıllardır hasretle yaşattığı, Hayallerinde inşa ettiği, acı dolu, özlem dolu kadına, ’ey şehrim! şehr-i Gülizar...’ dedi bir den Gülizar gözlerini ummana dikerek duraksadı, Baver sözlerine devam ediyordu. ’seni buldum... Güneşi ve yağmuru bölüşeceğimiz yarınımın kadınını buldum" dedi. Gülizar bir kuğu gibi usulca başını çevirdi sevdiği adama Yeniden göz göze idiler Yılların biriktirdiği acıları Ateşe dayanamayıp eriyen çelik misali Eridiğine şahitlik eden iki dost Bu tarihi kavuşmanın sevincini göz yaşları arasında seyrediyorlardı Kasvetli gece bir sevda ile aydınlanıyordu Gün uyanmak için sabırsızlanıyor Yıldızlar kavuşmanın hasretiyle hasetleniyordu artık Gülizar kocaman bir şaşkınlığın ardından Pul pul olan o sıcak göz yaşlarından şikayetçi bir tavırla Merhamet dolu ellerinin arasındaki Uyuklayan yavru martıyı Baver’ın avuçlarına bırakıp Genç adamın ellerini avuçlarına aldı Ve ardından gözlerini Baver’in gözlerine dokunurcasına dikti Gülizarın dudakları titriyordu Bir yaprak gibiydiler Yok yok bir gelinciği andırıyordu Seven bu kadın; "sen hiç avuçlarına yalnızlık biriktirdin mi yokluğum da Şöyle usul usul, damla damla Yani terk edilmişlik filan değil de Böyle kalabalığın içinde bir başına kalmak gibi?" diye sordu. Genç adam yıkık ve perişan, Bir insanın sevdiği insana, Söz söyleye bilmenin de, bir hasret olduğunu fark ediyordu yeniden. Bu acı dolu kadına ne söyleye bilirdiki onca yıldan sonra, Dil susmalıydı, yalnızca gözler bakışmalı, Ve sıkı sıkıya hiç ayrılmamacasına sarılmalıydı sevdalılar. Baver şu sözler ile karşılık verebildi anca "sevgine hasret yaşamış bir adamım ben. Fakat şehr’i Gülizar’ım, Sana olan sevgimi hasrette bırakmadım, Bir an olsun sevmekten yorulmadım. Hayalini kurduğum gözlerine şiirler yazdım, Kalbinden öpüp, Ruhuna sarıldım da yattım her gece. Koca yılları, sen yoktun ama seninle yaşadım, Hepsi bu. " Gülizar ellerini avuçlarında tuttuğu Baver’in ellerinden öpüyordu. Baver saçlarının kokusunu çekiyordu içine, Koca bir şehri koklar gibi. Ve ardından "haydi şehr’i Gülizar Kalk giyoruz bizi bizden alan bu şehirden" "nereye gidiyoruz sevdamın örtüsü" "güney doğuya Pivok çiçeklerinin doğduğu şehre Herhangi bir dağın eteklerin de türkümüzün dumanını tüttürmeye" (11. Bölüm) (1.kısım sonu) Devam edecektir Ferit karasu |