YÜREĞİMDEKİ ŞEHİR
Hani sevmek vardır
Ateşe dokunan buz kütlesi gibi Yüzüne baktıkça eritir içini. Bir de sevdiğini söyleyemedikçe, Gözünden dökülen yaşlar gibi düşersin toprağa, Yağmur çiseler üstüne, yeşermek istersin. Sen filizlenmeyi bekledikçe çamura bulanır ve daha çok ağlarsın. Hani sevmek vardır, Hayaller kurarsın; El ele tutuşmuş bir tren vagonundasındır Raylar üzerinde yaptığın yolculuk kadar uzun sevmek istersin. Yol bitimine kadar ellerini avuçlarında tutarsın, Omuzun daki başına dayarsın başını; Sevdiğinin gözleri kapalıdır, Sen o anın bitmesini istemezcesine, Kırpma ya cesaret bile edemediğin gözlerin ile; Boş boş bakarsın hareket eden pencereden, dağlara, ovalara. O anın muhteşem huzuruna kaptırırsın yüreğini. Ay çiçekleriyle süslenmiş tarlalardan geçer yolun, Güneşin mutluluğu düşer aklına, İç çeker gözlerini alamazsın pencereden. Ve sonra sevdiğin başını hareket ettirir omuzlarında, "Rahatsız mı oldu" diye endişelenirken O başını omuzlarından alır, ait olduğu şehre koyar. Kalp atışların hızlanır Şehrin gürültüsü ile uyanır gözleri yüreğine. Artık senin şehrinde sabah olmuştur. Bir çift güneş aydınlatmıştır sol yanını. Geceleri yıldızları görmek için başını kaldırıp gökyüzüne bakmak istemezsin, Onun o gözleri gökyüzündeki her bir yıldıza bedeldir çünkü. Yüreğindeki şehri aydınlatan da o gözler değil midir? Elbette ki o gözler senin şehrinde umut olmayı hak ediyor. Neden mi diye hala soruyor musun? Sen sevdiğine benim gözümle hiç baktın mı? Tabi ki de bakmadın, bakmış olsaydın, şuan sevdiğini bırakmamak için, Ona sımsıkı sarılıyor olurdun... |