çiğnedikce makamsız kalmıyor toprakutancı dökülüyor sıkıştığı avazından, yenilenmiş eski cümlelere merhaba şimdi. kalbime diktiği izmarit ağacını, kökünden kundaklıyor. - sanırsın buz döktüler de böyle olduk... cevap yok hiçbir soruya, uykusuz küsmeler üç beş pahalık. kibir ki ! söylüyorum hüngür hüngür gülersin.. üç kitaptan iki cümle ezberinde, hikayeden mesnetsiz... hint kumaşının üstünde bir bulunmazlık, suç üstü yakalanmış öylesi aymazlık.. - kirpikleri toz tutmuş buğulu felan bakmıyor... düşe kalka gezinen harflerle, sessizlik döküyorum mısralara.. ırzı kırık ruhuna söz geçmiyor , izbe köşelerde dahi iki yüzlülük. halbu ki ! varlığım pahada iki yüzlük etmiyor. piyasa üşütmüş biraz durgun bu aralar, ödünç bir hikayede başrol fakirliği... - rutubet var kimliğinde giriş kattan taşın... kıbleye dönük kırbaçlanınca, acıların sevaba döndüğünü sanan. yedi ced sövmeleri maharet, kendini kraliçe elizabet sanan. desenli kıyafetlerin usturup sunanı, gönül köşkünün kaçak kat çıkanı. lafa gelince ihtilal, zora gelince kibrit yakanı... sana bir cümle terkediyorum, öznesi dahi olamadığın... "çiğnedikce makamsız kalmıyor toprak ve ben ettiğim duaların yasını tutuyorum..." İsmail Yılmaz |