YALNIZ İSTASYONLARIN KUŞLARI
esmer gri bir sessizlik çöktü akşamın alaca rengine
lagünlerde turnaların çığlığı göç kanatları bende yağmurlar kirpiğinden düşen nereye aittik kimdik plastik çiçekler verme ellerime gül dokunuşlarına konardı kelebeklerimiz kelebeklerimiz sancılıydı kozalar içinde yalnız bir istasyondur hayat duru bir göl gençliğin yankıları olmayan kuşlar ansiklopedisini açtım bugün kırmızı ankalarımızı arıyorduk yiten masallarda çoğalıyordu lagünlerde turnaların çığlığı ateş topraklarından cemreler düşerken geldin baharlarıma dağların zirvelerindeki görkemli seslerle ulu unutuşlarla karanlığa gömülmüş gecelerimde bir anıt gibisin işte öylece duran yalnız bir istasyondur hayat şimdi son güz yaklaşıyor bir turna katarına katılıp gidesim var bu kentten yalnızlıklar taşıyorum yüzyılların mirası her iz bir hikaye dağlara çıkıp haykırmalıyım içilmiş antlarımı unutup devirmeliyim putlarımı mor bir bahçeyiz akdenizde böyle bir düşe sürdüm seni çıplak ayaklı yalnızlıklarla nerelere gideyim aykırı kokular sürer dururum lavanta göğsüme helezonlar çiziyor hayat durmadan gittiğim en uzak yollar kan karanfilleri tutuşturuyor ellerime usul usul bir nehir gibi akıyor gözlerin hiç o nehre girip yıkandım mı yabancı sevgili kuşlar kuşlar kuşlar göğün karanlığına aydınlık saçan zarif kuşlar kanadınız mı yaralı hangi göçte yaralandın kanadı ışıklı turnam ah zarif kuşlar sarayım kanadınızı akdeniz göçlerine Ömriye KARATAŞ 16.02.2018 . |