sen gittin/ben kaldımbir savaşın içinden ötekine göçen ülke için içime düşen soluğunun suskunluğu ruha meditasyon türü yalnızlık... hazır ve nazır olan sabahların kurulan aynasında yarımlıklar duran saatlere yaşamak iliştirirken yüzündeki yaraların tanelerine gökyüzü büyütür fenerler açsam bütün perdeleri eminim mevsimler bana bakacak iyi günlerden kalan bahçeyi nüksedip kalbinin yanına saçlarımı uzatacak rüzgar o ağaca... olabilirim kalabalıklar içinde çirkin ve soğuk duvarları niye dövüyorsun ki çocuk papatyası kayboldu diye camın sadece benim ol dedim öl çocuk demedim ki seninle uyurken umudu sevdim hep... fırtınalarla boğuştuğun gülüşlerini ayak seslerimde dolaşan şarkılara dök yağmur yağınca söylesin yol yorgunu toprağın sesini avuçlarında tarih edebiyat ve insanlar rafa sırayla yerleştirilirken anlıyorum konuştuğun dili ulu bir düşün nefesinde dualarla yaptığım saksılar mavi bir heyle umudu taşırken güneş her yerden doğuyor karıncalar ekmek taşıyor yuvalarına öyle bir yerde öyle bir günde tutup ellerini ayağa kalkıyorum |