YANGIN YERİNDEKİ KÜLLERİN ÜSTÜNDE...
Yangın yerindeki küllerin üstünde,
Yürür gibiyim. Ayaklarım dağlanır gibi,canım acıyor, Tabanlarım,toz duman içinde. Bir tekme atıyorum sönmüş bir şeylere; Bir şeyler sıçrıyor yüzüme. Gözlerim yanıyor,kapanıyor göz kapaklarım, Yüreğimi,nasıl kapatmalıyım bu hengamede? Seni görür gibiyim yanıkların arasında; Saçların mı yanıyor,bedenini mi yakıyorsun? Bir şeyler oluyor sana,bir şeyler, Bakamıyorum. Yanıyorsun,yakıyorsun kendini, Gri dumanların arasındasın,kayboluyorsun. Oysa nasıl korurdum,kollardım seni? Yokluğumda,bir anda kayboldun beyazlıklardan. Ne oldu sana,bedenin neden kömürleşiyor, Neden bu acımasızca ateşe atışın kendini? Yanıyorsun,farkında olmadan beni de yakıyorsun! Yangın yerindeyiz,sen içinde ben dışında! Oysa hep ,karlarda oynardın, Dalgaların beyaz köpükleriyle oynaşırdın. Yalnız saçlarında vardı siyahlıklar, Nedense şimdi,bedenin de simsiyah? Dokunamazdım sana,kararırsın diye, Simsiyahsın,neden? Yüzündeki pembelikler de yok olmuş, Kararıyorsun! Çıkamıyorsun yangın yerinden, Ateşle oynaşı cümbüşündesin. Hiçbir şeyi görmüyor gözün, Yanıyorsun,bile,bile. Bedenin isyan ediyor, Duymuyorsun sesini. Bir şeylerden,birilerinden intikam mı alıyorsun, Sil baştan başlarım dediğin,hayattan mı? Pişmanlıkların çaren olmayacak bir gün, Kendi kendine acıyacak hale geleceksin. Lanetli bataklığından çıkamayacaksın, Yangın yerinde,dumanın çıkacak. Tutamayacağım simsiyah olmuş ellerinden, Kararmış yüzüne bile bakamayacağım. Göz kapakların kapanacak utançtan, Bu beyaz evreni göremeyeceksin. Ne kendi benliğine,ne de bedenine acımadın, Ruhunu tutsak ettin tutkularına. Sevgi dediğin değer verdiğin her şeyi, Yangın yerinde yaktın,yakıldın. Söndüremem! Söndürmemeliyim de! Sen,sen istedin yangını, Yaktın işte,yakıldın da. Gitmeseydin, Ne bir şeyler yanacaktı, yangın da olmayacaktı; Ne sen yanacaktın,ne de ben, Boşuna yandık ikimiz de,boşuna. Mustafa Yılmaz 30—4--2005 |