akrostişe çağrıpenceremi tıklatıyor sensizlik, en nü haliyle.. ömrümce benden taraf oldu iklimsizliğin göç kuşları. bazen onlar gibi boğuluyorum ben de yazgımın en kara çukurunda. ya da farzet güneşi özlüyorum an(ı)larca. ne zaman ki ayrı kaldım gülüşünden ölüm taşıdı bedensizliğim. umarsızca mahşere uzanan yokluğunun azabını çekti göğsüm, nefes alışlarımın sıkıştırılmış boşluğunda. yine de kirpiklerimden asılan hayalini sana eksik kalan ellerimle sevdim hep. yutkundum boğazımın çatallaşan çığlığını yeminler süzüldü avuçlarımdan sesine. kırsam da duvarlarını ruhumun her gün ağartısında yeni bir sen doğuyor parmak aralarımdan. ve öyle terk edilmişcesine sinip, oturuyor bir köşeye en çocuk yanım. sus oluşların arttığı bir zaman diliminde bir de yetim başlı hüzünlerin içime devrilmesi yok mu, kalbine susamışlığımı öpüp o an koyduğun son noktaları azâd ediyorum kendimden. devrikleşmeden kelimelerin "umut kokan bir rüzgar esse" diyorum bazen iç çekişimin üşümesine inat olmuyor. .... ey benim kalbinin ihtilâline ahrâz kalan yanım asma yüzünü aynalara sakladığın ben oluşlarına. sustum çünkü içimde birikmiş ne’n varsa yokluğunun gölgesine sığınmış tüm seslerin ve tüm gürültülerin kestim dilini. göğsümün atışı talan edilmiş bir şehrin kabrinde nefessiz şimdi. emel güneysu |
Kutlarım…
………………………….. Saygı ve Selamlar…