Beni Anlamadıkları Yerde
Ben,
Yürek uçlarımda izi kalmış kavgalarımı anlamadıkları yerdeyim. Diz kapaklarımdaki ağlatıcı ağrımı umursamadan Yüreye yürüye buralara kadar geldim pera. Anlamalarını beklemedim beni. Kuşların, köpeklerin,iğdelerin İnsan etine sığınmış ruhların. Ki anlasaydılar seni nasıl sevdiğimi , Ölümüm belki bir kuşun kanadından olacaktı. Belki bir köpeğin dişinde etim kalacaktı. Belki iğde ağacına asılacaktım. Kahinat seni bana yasaklamış , Bas bas bağırsam adını Zavallı yüreğimin üzerine ateşten taşlar yağacaktı. Ahh pera !nerden bileceksin bir gece yarısı fotoğrafındaki o güzel çiçeği gözyaşımla suladığımı. Anlatsam gözlerine yağmur çarpacaktı. İki kelime dahi edemeyecek , kuruyacaktı cennet nüshası dudakların. Ki o vakit nasıl anlatacaktın bir ufak çocuğa masallar? konuşsam kalbin bin yerinden kırılacaktı. Seni anlatabilme ihtimali olan mektuplarım vardı. Şimdi dışarı atıyorum şimendiferin son vagonundan. Anlayacaklardı daha ilk cümlenin başında Sana olan sevgimi. Ölümüm olacaktı noktalarım,virgüller ve ünlemim Dahası mı ... Son satıra yazmıştım Seni nerede beklediğimi . Okusaydılar bir söğüt ağacın gölgesinde beni en derinden anlayıp Anlımdan mıhlayacaklardı Gökyüzüne dikilmiş mavi tülbentin Yavaş yavaş dikişlerini söktüğünde gece denen serseri türkü Beni anlamadıkları yerde bul pera. Kimse anlamadan daha Saçlarımdan öp beni Ölümüm dudaklarından olsun Elbet vardır ardımdan sela okumayı bilen bir şair |