BEYAZA GÖÇ
Umuttan öte bir şey düşecek yüreğime
Sararmış bir fotoğraf kadar ılık ve ilk defa seveceğim doğduğum şehri Önce lanetler silinecek Sonra küfürler Ne kadar korkulu düş varsa Hepsinin üstünden rengarenk boyalar geçeceğim Ellerimle Kuytumdan göç edeceğim o gün Bir güvercin gibi kanatlanıp saracağım doğduğum şehri Doğduğum şehri tavaf edeceğim gökyüzünden Boynumdaki urganın düğümü çözülecek Boğmadan seveceğim Boğulmadan Nefes alacağım En çok yaralarım hissederken rüzgarı İnadına koşacağım fırtınaya İnadına üşüyeceğim Taşın tadını da seveceğim o gün toprağın kokusunu da Çok seveceğim hayatı hem de herkesten çok Gökyüzünün beyaza kestiğini farketmeyeceğim o gün Güneş bir patika yol gibi uzayacak önüm sıra Çakıl taşlarına benzeyen lekelerimi tek tek bırakacağım her adımda Güneş kavurup kül ederken Kimsenin aklına gelmeyecek o gün gidişim Gidişim çocukluğumun ellerime uzanmasıyla olacak “Hayatın en güzel yanı bu olsa.” diyeceğim İlk ve son kez Yolculuğum bir son cümle kadar kısa sürecek. Sır kalmış sevgililerim anacak adımı Adımı masum bir günah gibi taşıyacaklar içinde Biri susacak, anmayacak, hiç konuşmayacak kimse görmeyecek ağladığını Ben beyaz şehre ana kucağı misali sığınmış küçük bir çocukken o hep yas tutacak kuytusunda. Hüseyin Gökmen 13.09.2016 |