Kabuğumdaki Çocuk
Babamın gidişleri
Annemin delirmeleri Ablamın nöbetleri Emekleme hikayemdi Ekose etekli kızların Dramla karışık oyunlarına davet edişi Dokuzundaki delikanlıların Sigara artığıyla adamlığı yüklenme hevesi Sevmedim böyle arkadaşlığı Oyuncaklarım oldu. Kaderlerini yazar gibi odanın ortasına koyup ruhsuzluklarından sıkıldığım oyuncaklarım hiçbiriyle oynamadım. Masal kitaplarım oldu yığınla hem de Aklımı nizama sokmak için dönüp baştan okudum bazılarını. Birkaçını ortasından başladım okumaya oyun oynar gibi Bazı cümlelerde yeni bir yol buldum her sözcüğünü adımlayarak okudum ağır, sessiz, sakin adımlarla Bir daha Bir daha Bir daha… En uzağa varana hüzünden arınana dek okudum Bazılarının sonunu sevdim. “Kader dediğin güzel de yazılabiliyormuş” dedim. Ama ben en çok çivileri sevdim. Niye bilmiyorum. Bir yığın çivi biriktirdim. Paslı, eğri büğrü, işe yaramaz güçsüz, yorgun çiviler. Avuçlarımda kaderin özeti gibi Kahverengi izler kaldı uzun zaman Terledikçe akan paslı yollar Silinip gitti zamanla Zamanla dünyanın ne kadar küçük olduğunu Babam gidecek yeri kalmadığında anladı Annem sitem etmekten yorulduğunda Ablam suskun kaldığında Bense masalların da sonu olduğunda anladım Anladığım kadar büyüdü kabuğumdaki çocuk. Hüseyin Gökmen 06.09.2016 |