YORGUN HİKAYE
kuytudaki yarıktan taşan
bulanık su yalpalı bir yolu çamura buluyor ayyaş sesi geceye serenad suyun ayyaşlığında bir kedi derin uykusundayken şehir geceyi vebal taşır gibi yüklenmiş kuytusunu arıyor yürürken tüm şehir onun ama ıssızlığı en iyi o biliyor kabusundan yeni uyanmış bir çocuk perdeyi aralıyor uykuya yenik düşmekten tedirgin aya yalvarır gibi şarkılar fısıldıyor bir an önce güneş doğsun diye ve peruğu elinde bir adam ıssız bir kadın gibi yalnız, özgür tedirgin adımları acıya sürdüğü makyajıyla burukluğunu bırakarak geceye karışıyor soğuk iklimindeyken mezarkent yitik hikayesi için dua bekliyor daha kaç hikayenin sonu bedbaht, elem, çaresiz kemiklerimi kırıyor ve ben yeni bir son düşlüyorum bildik hikayelere başlangıcı pencerenin ardında bırakarak mesela, gün doğumunda bir adam şarkılar söyleyerek peruğunu tarayacak gözümdeki hikaye yorgunluğunu görmeden... herkes çok, çok, çok mutluyum diyecek hikayesinin sonunda. Hüseyin Gökmen 14/08/2016 20:50 |